Hak Satılmaz, Alınır!
Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine ekonomik toplumsal siyasi başarıların kutlanmasına ayrılmış bir gün.
Bu günde kadınlar arası dayanışma ve kadınların toplumdan beklentilerine vurgu yapılır. Her ne kadar kadınlar sadece 8 Mart’larda hatırlanıyor olmasalar bile, bugün kadınlara verilen önemi gösterme açısından önemlidir. Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı.
Biz Atatürk sayesinde mücadele vermeden kadına yönelik hakkı yasalar yoluyla edinmiş şanslı bir toplumuz. O günlerden bugüne kadın hakları konusunda ilerleme göstermemiz gerekirken, her gün töre cinayetleri, kadına karşı yapılan zulüm, kadının meta olarak görüldüğü, yayınlarla güne uyanıyoruz. Medeniyet yolunda ilerlememiz gerekirken, her geçen gün geriliyoruz.
Atatürk 1934 yılında Meclis’e 17 kadın vekil sokmuş ve Kastamonu’da 1925 yılında yaptığı konuşmasında: “İnsan topluluğu, bir ulus erkek ve kadın denilen iki cins insanlardan oluşmaktadır. Olabilir mi ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim. Diğerini göz ardı edelim de, kitlenin tamamı ilerlemiş olabilsin? Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve gelişme sahalarında ve yenilikle birlikte mesafe almak gereklidir.” demiştir.
Bazıları “Hak satılmaz, alınır” derler, bu söz kadın hakkı için de geçerlidir.
Ülkemizde de son yıllarda kadınlar seslerini çeşitli platformlarda duyurmaya başladılar ve bizde varız demeye başladılar. Bu ses çok geniş kitlelere yayılmasa da toplumda kadınların hakkı ile ilgili bir farkındalık oluşturmaya başlamasına vesile olması adına bir adımdır.
Kadın kendisini değerli gördüğü sürece, ezilmediği, emek veriyorum haklarım var dediği sürece ve evlatlarını yetiştirirken adaletli davranmanın, erdemli insan olmanın, önemine değindiği sürece , erkek evlatlarına kadının değerli olduğunu öğrettiği, kız evladına ise kadın olmanın birçok toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da zor olduğunu, ama kendisine saygısı olan her kadının üretmesi, elinden geldiği kadarıyla toplumun içine karışması ve toplumun kadına karşı zincirlerini kırmasına katkıda bulunmasının önemini farkında olduğu sürece kadının sesi tüm dünyada duyulacaktır.
Yazımı Atatürk’ün bir demeci ile bitirmek isterim: “Bir toplum, aynı amaca bütün kadınları ve erkekleri ile beraber yürümez ise ilerlemesine teknik olarak imkan ve bilimsel olarak ihtimal yoktur.”