Ağlarını Yırtamayan Kadınlar
14 Şubat Sevgililer Günü ve 1 milyar kadın dans edecek. Amaç, kadına karşı şiddetin son bulması kadının sesini duyurması. Peki sesini duyuramayan diğer milyonlarca kadın, ezilmiş, itilmiş, sesizliğin haykırışını içinde yaşayan onlara ne olacak?
1 milyar insan şiddete “hayır” derken o saniyelerde şiddet gören sözlü, fiziksel, psikolojik şiddete maruz kalan kadınlar, kızlar... ŞİDDETİN HER TÜRLÜSÜNE HAYIR! HER ŞİDDET BİR YOK OLUŞ , GERİ GİDİŞ, TÜKENMİŞLİK.
Dans eden kadınlardan biri de ben olmak isterdim haykırarak... Slogan atan kadın olmak, kadın en iyisine, en güzeline sahip olmalıdır demek isterdim ama kadının kadına şiddetini veren televizyonlar beni bu duygudan alıkoydu. Kadının biri diğer kadın kendisine ters baktı diye kulağını kesmiş.
Kadın kadının düşmanı derler. Doğru mu bu düşünce inanmakta zorlanıyorum, haykırıyorum olmaz olamaz, kadın kadının her daim dostu olmalı, kadınlar birbirinin önünü açmalı. Kadınlar her kulvarda sesini duyurmalı. Omuz omuza hep birlikte çıkarsızca, kardeşce olmuyor olamıyor...
Kadın kadını önüne çıkan engel olarak gördükçe, kendine güven duymadıkça, kendini aşmak yerine diğer kadınlarla yarışa girdiği sürece olmayacak da.
Bir şeyler eksik, hep eksik kalmış bizlerde, toplumumuzda... Ekonomik sorunlarla boğuşan, sorumlulukları üstlenen, erkeği idare etmeye mecbur bu şekilde görmüş yaşamış.
Kadın anlatıyor. Şiddet gördüğünü anlatıyor. Ekonomik şiddet de cabası. Tam 11 yıl boyunca, üstüne birde aldatma. Elde avuçta ne varsa kadının ailesi damada veriyor borçtan kurtulsun, kızımızla arası bozulmasın, yuvası yıkılmasın diye. Kadın “ayrılmamam” diyor. Neden diye sorulduğunda “olmaz bizim oralarda olmaz, ne derler görülmüş şey değil” diyor. Dışardan liseyi bitiriyor, genç kızken kimse köyde araba kullanmazken o kullanıyor. Hırslı, çocuklarına okuyun paranız olsun sıkışıp kalmayın buralarda diyor ama kendini aşamıyor. Engelleri aşamıyor. Boyun eğmiş, kaderine razı bu böyle gider derken ne denli yıprandığından bahsediyor. Aşamıyor kendini çünkü bilmiyor ne yapacağını, üç çocukla nereye sığınacağını. Aslında iyidir benim adam diyor. “Sorumsuzdur ama iyidir, çocuklarla ilgisi yoktur ama yeni iş kuracak olsun bu sefer belki başarır” diyor. Kardeşi “abla çık, çocukları al gel” demiyor; "bu senin kaderin, kadersizsin" diyor arada çocuklara harçlık vererek kendini rahatlatıyor. Kadının çevresi örülmüş ağlarla, o ağları yırtamıyor. Başını kuma gömmüş kumdan çıkarmaya çalışıp gerçeklikle yüzleştiğinde ağlama krizine giriyor. Bu sefer yine kafasını kuma gömmeyi, görmemezlikten gelmeyi tercih ediyor. O kocayı değiştiremedi, koca onu sessizleştirdi. Boyun eğdirdi, bu adamda böyle ne yapayım diye hayıflanarak kabullenmeyi öğrendi. Kabullenmese yok olacak, başedemeyecek.
Savunmalarla kendine zırh kurmasa yok olacak, kaç milyon böyle kadın var, sesizliğin içinde çığlığını atan ama dışarıya yansıtmadan yok oluşla yaşayan. Kadınlara şiddete son kampanyası için 1 milyar kadın dans edecek tüm dünyada diyerek düşüncesini sorulduğunda, bu kadın çıkıp 1 milyara bende katılıp dans edeceğim mi diyecek yoksa o dans ediş ona bu kadar sorun arasında anlamsız mı gelecek merakla cevabı bekliyorum.
Ne gelir elden, dans etsen ne değişecek? Kimselere söylemem. Aile içindeki dışarıya yansıtılmaz, köyden duyan olursa dedikodu olur. Dans edeceksem evde 1-2 zıplarım, oda içimden gelirse belki. Kızım için, kızımla beraber o da benim hayatımı yaşamasın diye. Bu neye destek olacak anlamış dadeğilim ama… Adam mı değişecek, borçtan mı kurtulacağız, dayaktan mı vazgeçecek?..
İşte böyle sevgili okurlar. İlk önce kadınlar bilinçlendirilmeli, kendi farkındalıklarını yaratmalı, ekonomik anlamda güçlü olmalı ve dik durmalı ki, ezemesinler, şiddet görmesinler, boyun eğmeden hayata umutla sevgiyle baksınlar. Mutlu kadın sağlıklı kadın demektir. Sağlıklı anne, mutlu çocuklar demektir. Yarınlarımız bilinçli ruhu yıpranmamış, güçlü kadınlarla var olsun… O zaman tüm dünyadaki kadınlar haykırsın şiddete “hayır”, her türlüsüne “hayır” diyerek…