ANNE BABA REHBERİ - GÜVEM TÜRE

Sizde de Bir “Defne” Var mı?

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 25.03.2013

Sizde de Bir Defne Var mı

Defne, defnegiller familyasının Laurus cinsini oluşturan, her zaman yeşil ağaç veya ağaçcık görünümündeki bitki türlerinin ortak adı. Defnenin bilinen üç türü var. Ama benim size sözünü edeceğim tür apayrı bir tür. Ben bu türü tanıdığım için çok mutluyum.

Defne doğduğu zaman kocaman gözlü bir bebekti. Veya büyüyünce bizi nasıl birbirimize katacağını düşünerek gözlerini kocaman açıyordu. Büyürken hareketliydi. Yeni moda olan “hiperaktif”ti demeyeceğim. Çünkü Defne hasta değil çok akıllı, zeki ve hızlı hareket eden bir çocuktu.

İlk macerası, servis otobüsünde 3 yaşındayken başladı. Serviste, onun yanında kendinden bir yaş büyük olan bir delikanlı oturuyordu. Delikanlı Defne için çok çekiciydi. Çünkü onun kırmızı çerçeveli numaralı gözlükleri vardı. Bir gün servis sorumlusu olan grup lideri bir de bakıyor ki oğlan kriz, kıyamet ağlamakta. Önce durum anlaşılmıyor. Zira, çocuk ağlamaktan konuşamıyor. O arada bir de gözleri Defne'ye ilişiyor ki ne görsünler: Defne kırmızı çerçeveli gözlükleri takmış ve sanki hiçbir şey olmamış gibi camdan bakıyor. Tabii gözlük alınıp sahibine veriyor ve Defneye de “Hııııı...” diyorlar. Defne bu, hiç unutur mu. Ertesi gün bir başka çocuk tam servisten inerken ağlamaya başlıyor. Annesi de ”ne oldu?” diye sorunca, Defne eliyle bir gün önce ondan gözlüğü alan grup liderini işaret ediyor ve “o dövdü.!” diyor. Şimdi, çocukdan al haberi ya ne söylesek boş. Anneye açıklama bile yapamıyoruz. Ne desek boş laf. Defne bu. Hoş, sıcak, sevimli ve akıllı ve özgür bir kız.

Defne büyüdü. Maceralar da büyüdü. Herkes de onunla birlikteyken başına ne geleceğini bilmediği için çok dikkatli. Defne yaklaşırken telefonlara sahip çıkılmalı. Ele geçirmesi ile yok etmesi aynı anda oluyor.

Çocuklarla birlikte diş fırçalarken bir gün birinin diş fırçasını tuvalete attı. Fakat verdiği bu zararı harçlığı ile ödeyince çok dikkatli olmaya başladı. Verdiği zararı ödemek için aldığı yeni diş fırçasını beğenen diğerleri de onu fırçalarını tuvalete atması için teşvik edince çocuklara açıkça “Ben attığımı aldım. Başka da almam.” dedi. Bu kadar da açık sözlü.

Annesi, annesinin bir arkadaşı ve Defne Bursa'da AVM'ye gidiyorlar. Anne beğendiği bir giysiyi denemek için kabine girecek ama arkadaşına da Defne’yi emanet ediyor ve elini bırakmaması için de sıkı sıkı tembihliyor. Anne kabine girdikten üç dakika sonra bir kadının haykırışını duyuyor. “Bu canavar kimin? Çocuğunuza sahip çıkın. İmdat!!!!” Defne bir anda emanet edilen teyzenin elinden fırlıyor ve bir başka giyinme kabininin perdesine dolanıyor. Ama içerde çıplak bir müşteri var. Donuyla dükkanın ortasında duran müşteri, üstünü de örtemiyor çünkü perde yok. Defne o kadar dolanmış ki çözülemiyor. Annesi zaten hiç soyunma kabininden çıkmak istemiyor. Çıksa bile oradan yok olmayı, görünmez olmayı düşünüyor. Sonuç olarak ortalık sakinleşiyor ve dışarı çıktıkları zaman Defne ne olduğunu anlayamadığı için üzgün ama anne hırsından bir kenara çöküyor ve ağlıyor.

Bir süre böyle yerlere gidilmiyor. Gidildiği zaman da binbir tembih. Ama aradan belli bir süre geçince gene birlikte alışverişe çıkılıyor. Gene aynı süreç. Bir sürü hatırlatma. Annesi diyor ki elimi bıraksan bile benim eteğimi, ceketimi mutlaka tutacaksın.Tamamlaşıyorlar. Bursa, bir mağaza. Eller kenetli. El tutulmuyorsa bile temas var. Ama o da ne, anne bir anda bir hafiflik hissediyor ki Defne yok. Mağazanın içinde dört dönüyor, bağırıyor ve çalışanlarla birlikte mağazanın altı üstüne geliyor, aranmadık yer kalmıyor ama kız yok. Yer yarıldı ve içine girdi. Annesi hızla mağazadan dışarı doğru koşarken gözü vitrinde olmaması gereken bişeye çarpıyor ki o Defne. Küçücük bir aralıktan mağazanın vitrinine süzülüp girmiş. Mankenlerin arasında iki elini de beline koyup poz verip durmuyor mu? Tabii sakin olmak gerek. Anne de çok sakin olarak Defne’yi oradan ortalığı kırıp dökmeden alıyor. Sonrasını bilmiyorum. Bu artık ikili bir ilişki. Ancak 4 yaşındaki Defne öyle işler yapıyor ki insan kızıyor, telaşlanıyor ama sonra günlerce gülüyor.

Siz bu maceraları okuyunca “iyi ki benim çocuğum öyle değil” diye düşündünüzse, macera yaşamıyorsunuz demektir. Veya daha doğrusu çocuklarımız artık macera yaşamıyorlar.

Evden hiç çıkmayan çocukların maceraları olmaz. Ben küçükken, küçücükken Tarzan filmleri vardı. Ama biz o filmleri gördükten sonra da yeniden çevirirdik. Birimiz Tarzan, birimiz Jane olurdu ve tabii ki maymunumuz Çita da. Bizim bahçelerimiz ve ağaçlarımız vardı. Altında dolaştığımız, tırmandığımız meyvalarını yediğimiz ağaçlarımız vardı bizim. Onun için de özgür oyunlarımız vardı. Düşmeli kalkmalı olurdu tabii bu oyunlar. Tarzan ol da üstün kirlenmesin olur mu? Çita ol da temiz kal. Şimdiki çocuklar bu steril ve beton yaşamda kendilerine AVM'lerde maceralar yaratıyorlar. Çok görmeyin.

Yaşasın Defne gibiler.

Konular :