ANNE BABA REHBERİ - GÜVEM TÜRE

Bebekten Anne Babaya Notlar

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 17.11.2014

Bebekten Anne Babaya Notlar

Anne baba eğitiminin ne kadar önemli olduğu tüm okul öncesi eğitim kurumları tarafından vurgulanmakta. Biz çocukları eğitmeye çalışırken nerden çıktı şimdi bu ana-baba eğitimi?

Doktor olmak için 6 yıl süren tıp eğitiminin ötesinde staj ve ihtisaslarla geçen yıllar var. İnsan ömrünü uzatmak veya kurtarmak için en az 10 yıl eğitim almak gerek. Avukat olmak da kolay değil. 4 yıl hukuk fakültesi. Ondan sonra gene staj dönemi. İnsanların haklarının savunmasını hemen olur olmadık birine teslim etmiyorlar. Oturduğumuz evler için de öyle değil mi? Kolay mı mühendis olmak, mimar olmak. İnsanlarla ilgili olan işlerde bu kadar ince eleyip sık dokuyoruz ama, “insan mühendisliğinde” aynı titizliği gösteriyor muyuz?

Saydığımız veya sayabileceğimiz diğer mesleklerde geri dönüşler olabilir, yayılabilir oysa ana-babalık da sınama yanılma yoktur. Genel prova yoktur. İnsan kendini birden sahnenin ortasında bulur.

Anne ve baba olmak için nasıl bir hazırlık yapılıyor,pembe veya mavi patiklerin alınmasından başka… Anne, bebek beklediğini baba adayına söylediği zaman, baba adayı nasıl da sevindiğini göstermeden önce, kalakalır. Zınk diye durur. Bu duruş, babanın olayı hazmetme kapasitesi sürecinin ilk dakikasıdır. Sonra karıcığına sarılır ve sarılırken kafasından, yeni doğacak için alınacakların fatura listesi şöyle bir geçer. Ama önemli değildir ve olan olacaktır.

Hazırlıklar başlar. Yapılan hazırlıklar, davranış değişikliğine götürecek hazırlıklar değil, tamamen fiziksel ortama dönük hazırlıklardır. Yatak alınır, perdeler seçilir, halılar döşenir, bebeğin giyemeyeceği kadar giysi alınır.Hatta bir iki yumuşak oyuncak bile alınır. Aslında bu alışveriş bebek için değil, anne ve baba içindir. İçlerinde kalmış olanlar açığa çıkmaya başlar “o her şeyin iyisine layık” cümlesinin arkasında.

Baba, anne çalışıyorsa onun bir süre işten ayrılacağını, bu nedenle de ortaya çıkacak olan ekonomik sıkıntıları konuşmaz. Baba, anne çalışıyorsa ve işten ayrılmayacaksa eve gelecek olan kayınvalideden ve onun hayatın tam ortasında nasıl duracağından hiç mi hiç konuşmaz.

Anne, bebeğinin olacağının sevinci ile vücudunun nasıl bozulacağını görmezden gelir. Kocası ile artık dışarı gezmelere hemen çıkıveremeyeceğini düşünmez bile. Bebeğe bakacak olan annesinin veya kayınvalidesinin yaratacağı dertleri kocası ile paylaşmaz. İki kişilik sürdürülen hayat artık üç kişi olacaktır ve işin şakaya gelir tarafı yoktur. Benim önermeyeceğim bir şekilde anne-babanın yatağının yanına bir küçük sepet konur. Bebek, kedi gibi orada yatacaktır. Gece uyanıp ağlayınca hem anne hem de baba uyansın ve ertesi gün ikisi de uykusuzluktan sürünsün diye.

Neyse…Bu kadar felaket yeter… Abartmayalım…

Bebek geldi. Nasıl davranılacak? “Nasılımı var mı a canım, büyüyünce öğrenir. O bizim canımız. Her dediği olacak!” Bitti işte. Çocuk bitti. Eğitim başladı aslında. Çocuğun eğitimi değil, anne-baba eğitimi başladı. 6 yaşına gelmiş ama hala annesinin kuzusu olan, bir lokma ekmek kırıntısı için peşinden koşulan çocuklar bunları bilerek doğmadılar, tarafımızdan onlara öğretildi. Sağlıklı doğan her çocuk, aile içindeki dengeli ilişkilerle büyüse sağlıklı büyür. Çocuğumuzu ne nadide bir çiçek gibi fanusun içinde ne de yerlerde ve kuru bir ortamda büyütelim. Ne gerekiyorsa onu yapalım. Çarşıdan beğenerek aldığınız ama nasıl bakılacağını bilmediğiniz çiçekler için çiçekçi size bir kolaylık sağlamıştır. Çiçeğin üzerinde bakım kılavuzu yazar. Aslında çocuklar da geldikleri zaman ellerinde bakım kılavuzları vardır. Bütün mesele ellerindeki notu doğru okumaktır.

“Beni gözleyin ve ihtiyaçlarımı karşılayın” cümlesinin ilk notları olduğundan hiç kuşkum yok.

Hayatının ilk günlerinde ihtiyacı olan şey öz bakımdır. Beslenecek ve altı kirli kalmayacak, uyurken ortalık çok aydınlık olmayacak çok da gürültülü olmayacak. Hiçbir şey abartılmayacak. Bebek doğdu diye kapı zilleri sökülmeyecek uzun sözün kısası. Zira, hayatta hep ziller çalacak.

“Beni takdir edin” ikinci notu.

Ellerini çırptığı zaman takdir edin. Tay tay durduğu zaman takdir edin. Yürüdüğü zaman yüreklendirin. Kendisi yemek istediği zaman karşı çıkmayın. Konuştuğu zaman sözünü kesmeyin. Kafadan bacaklı resimler yaptığı zaman beğenin. (Siz de bazı insanları resmetseniz sanki ellerini kafadan çıkarmayacaksınız. Üstelik onlar bunu yaparken art niyetli de değiller.) Size iyi gelmeyen davranışları eleştirmeyin. Her yanlışı görüp, kendinizi akıllı ilan edip onu küstürmeyin. Tamam siz daha çok bilebilirsiniz ama kaç senelik bir deney var bunun arkasında. Kaç kere yanıldınız doğruyu bulmak için. En doğru siz misiniz? Her şey neden sizin bildiğiniz ve de istediğiniz gibi olsun? Diğer insanlar, çocuğunuz böcek mi?”AAAAA, hiç olur mu öyle şey “dedinizse kendinize dışardan bakın bakalım. Ben bilmesem de olur. Kendi kendinize bakın.

“Olumlu olun.”

Üçüncü not, ama işler de ciddileşiyor galiba. Olumlu olmak zordur ama öğrenilir. Yemek yerken ellerini kirlettiğini değil, bunu nasıl başardığına bakın. Kaşığı ağzına götürmesinin ne kadar zor olduğunu bilin ve çabasına şaşırın. Tabağında kalan yemeği değil, yenen diğer yarısını görün ve “ne güzel yarım tabak yemek yedin” deyin. Zıplarken düşeceğini değil, kaslarının ne kadar geliştiğine ve spora yatkın olmasına sevinin.Olumlu davranışlarını takdir edin ki gene yapsın ve pekiştirsin.

“Bana örnek olun”

Öfkelenmeyin, öfkeyi öğrenmesin. Yüksek sesle konuşmayın. Yiyeceğiniz şeyleri oturarak yiyin. Sevginizi ifade edin. Duygularınızı paylaşın. Doktora gittiğinizi söyleyerek, gezmeye gitmeyin. Küfür ederek, kötü sözleri öğrenmesine yardım etmeyin.

“Beni dinleyin”

Çocuğunuzu dinlemek önemli. Bu nedenle biraz daha aklı erip de konuşmaya başlayınca size bu notu verecek. Çocuğunuzu dinlerken empati kurmalı ve kendinizi onun yerine koymalısınız. Özellikle çocuğunuz size bir sorun aktardığı zaman onu etkin olarak dinlemeli ve sorunu birlikte çözmeye çalışmalısınız. Dinlemekten amaç,yorum katmadan dinlemek demektir. Dinlemek demek, onun kendisini ifade etmesine olanak sağlamak demektir. Anlaşıldığını ve dinlenildiğini hisseden çocuk, sakinleşir ve kendini güvende hisseder. Dinlenen çocuk dinler.

“İletişimde ‘ben’ dili kullanın”

Başına gelecekleri bildiği için bu mesajı 3-4 yaşlarında size verilmek üzere sonlara saklamış. Sürekli kızgınlık gösterisi yaparak, “Sen ne biçim çocuksun”, “Sen ne söz anlamazsın” ,“Sana kızıyorum” cümleleri yerine, kendi duygularınızı açıklayarak uzlaşma sağlayabilirsiniz. İstenmeyen bir davranış karşısında ”sen ne biçim çocuksun” yerine; “Bu davranış beni üzdü, bir kez daha olmaması için acaba ne yapmalıyız?” derseniz hem iş birliği teklif etmiş hem de suçlamamış olursunuz.

“Kıyaslamayın”

6 ve daha sonraki yaşlarında hiç kimse bir başkası ile kıyaslanmak istemez. “Bak kardeş ne uslu” sözü insanı çıldırmak için söylenmiş olsa gerek. Aynı şekilde ergenliklerinde de “Bak herkesin çocuğu nasıl da akıllı” demek, insanı akıldan etmek için sarf edilir. Eşiniz size sık sık komşunun nasıl da iyi bir eş veya iyi bir anne (baba) olduğunu söylese tepkiniz ne olursa çocuğunuzun tepkisi de farklı olmaz.

“Benim ‘BEN’ olduğumu unutmayın”

Bu not, bebeğinizin size ulaştıracağı en son not. Siz bu notu bilin, okuyun ama yüzünüze karşı yüksek sesle söylenmemesi için daha önce verilen notlardaki dersleri iyi çalışmalısınız. Dünyada ne kadar insan varsa, o kadar da kişilik var. Dünyada ne kadar insan varsa, o kadar da ifade biçimi var. Dünyada ne kadar insan varsa, o kadar çok sorun ve çözümü var. Anneler- babalar, çocuklarınızın dünyaya gelmelerine vesile oldunuz ama onlar sizlerden ayrı birer kişilik. Onlar siz değil. Onlar farklı bireyler.

Sonuç olarak anne ve baba eğitimi, gördüğünüz gibi bebek daha doğmadan alınması gereken bir eğitim. Çocuklarımızın sağlıklı büyümeleri için de anne-babaların bir an önce okullu olup sıraları doldurmaları, sevinçle çocuklarına sarılmaları ve “ iyi ki varsınız” diye zıplamaları gerek.

Güvem Türe
Okul Öncesi Eğitim Uzmanı-Yazar
"Güvem'ce"

Konular :