Küsmek Kaçıştır
Ben daha çok küçükken önce anneme küstüm. Anneme, beni bıraktığı için küstüm. Kendimi yalnız hissettim. Kimse bana bir şey söylemeden, hiç bir açıklama yapmadan gitmemeli diye düşündüm. Sonra da babama küstüm. Babama küstüğüm zaman biraz büyümüştüm. Ona da bana gerçekleri anlatmadığı ve beni önemsemediği için küstüm. Sonuç olarak bizim ailemiz "küs" oldu. Ne işin başında ne de sonunda anlaşamadık zaten. İnsanlar küstükleri zaman anlaşamazlar. Tüm iletişimlerini kestikleri için anlaşamazlar... Neyse, bir şekilde ben küsmekten nefret ettim.
Sonra sıra ile barıştık ama aradan seneler geçmişti. Bu sefer algılar ve bakış açışları çok değiştiği için konuşamadık. Küs değildik ama küs gibiydik. Konuşamaz olmuştuk. Sanki unutmuştuk konuşmayı. Doğru kelimeleri bulamayacağımızı düşündüğümüz için ses vermiyorduk. Zaten zaman ilerlediği ve yaş aldığımız için kulaklar da duymaz olmuştu. İnsan duygularını avaz avaz anlatamıyor ki. Bağıra bağıra “seni özledim baba!” diyemiyorsun. İçinde sitem olmazsa denilir belki ama manası kalmıyor.
Küsmenin hiçbir işe yaramadığını anladım.
Ne arkadaşlarıma ne dostlarıma ne de çocuğuma küstüm.
Küsmemek çok zor.
Küsmemek, küsmekten daha zor. Hem kızacaksın, hem homurdanacaksın, hem “deli” olacaksın hem de konuşacaksın. Nasıl olacak bu iş? Sakinleşerek oluyor. Anlatarak oluyor. Eğitim işi kısaca. İnsanın kendini eğitmesinden geçen bir süreç. Eğer küsmeyi sıradanlaştırırsa insan sonunda kendine de küsüyor. Yani vazgeçiyor kendinden de. “Hayata küsmek” diyorlar bu duruma. Küsmek kaçıştır. Kızdığınız insanla yüzleşmemektir küsmek, bu nedenle kendisine küstüğü zaman, kendisi ile de yüzleşmekten kaçınıyordur insan. Küsmek bir marifet değildir. İletişimi kesmek bir marifet değildir. Marifet iletişimi sürdürerek, kendimizi karşımızdakine anlatmak ve anlaşılmaktır.
Bildiğiniz gibi, iletişim illa sizin ne dediğinizi karşı tarafın anlaması değil, karşı tarafın ne dediğini sizin anlamanızdır.
Anneler disiplin adına çocuklarına küserler. “Senin yaptığına dayanamadığım için seninle konuşmuyorum.” der anne. Önce çocuğun işine gelir bu durum. Azar işitmekten ve çatışmaktan kurtulmuştur. Evde sessizlik olacaktır. Ama bir-iki gün sonra bundan hoşlanmadığını düşünür. Kendini açığa alınmış hisseder. Evde annesi tarafından yok farz edilmek, dışlanmak iyi gelmez. Hele bir de küçük kardeş varsa ve tüm kikirdemeler onunla oluyorsa ne fena. Küsülen taraf, canı hiç istemediği ve hatta annesinin haksız olduğunu düşünmesine rağmen sırf evden biri olmak için sırnaşır ve özür diler. Sizce attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değdi mi? Bence değmedi ve kırgınlık oluştu durup dururken. Anneler ne yapsın o zaman? Delirip, deli deli ortalarda mı dolaşsınlar. Olur mu canım. Anneler kızmalarına rağmen kendilerini tutmayı öğrenmeliler. Günün yorumunu yapmak için uyku saati geldiğinde, çocuklarını bağırlarına bastıkları zaman,”seni çok seviyorum ama bugün azıcık üzüldüm. Üzüntümü seninle paylaşmak istedim. Şu hareketi (ne olmuşsa artık) bir daha tekrarlamamaya çalışsan ne kadar mutlu olacağım.” deseler çok mu zor. Zor değil de “bu romantik havalara ihtiyaç yok, basarsın küsü anlar çocuk” diyorsanız siz bilirsiniz. Bir iletişim gurusunun yoluna engel olmamak için, yolunuzda durmayalım biz.
Genellikle yaşlılar ve kadınlar küserler. Alınganlık ederler. Kendilerinin vazgeçilmez olduklarını düşünürler. Küsülen kişinin kıvranmalarını uzaktan uzağa izlerler. Özleniyorlar mı diye merak ederler. Küstükleri zaman, kendileri de mutlu olmazlar ama küserler bir kere.Olan olmuştur yani. Geri adım atmak da zordur. Bütün bu zorluklara küsülen kişinin eninde sonunda gelerek onun boynuna dolanacağını bildikleri için zaferi doya doya yaşamak için katlanırlar. Barış anı gerçekten zafer anımıdır?
Barışılan an iyi andır. Sadece “an”dır. İki taraf için de açıklanmayan anlaşmazlık konuları, incinen duygular yaşanan süreçtir. Küs olan kişiler barıştıkları zaman sanki çok uzun yıllar birbirlerini, görmemişler gibi hasret giderirler. Bu duyguları anlatamamanın hasretidir. Eğer küslüğün sonucunda konuşulursa, tabii ki çok iyi olur ama madem konuşulacaktı, konuşmak için önce diller mi tutulmalıydı?
Sahi erkekler neden küsmezler?