Disiplinli Çocuklar ve Disiplinsiz Büyükler
Disiplin deyince anneler neler der:
-Öyle boş bırakmak olmaz, disiplinli olacak.
-Hiç söz anlamıyor, disiplinsiz.
-Ne kadar uğraşsam boş,beni dinlemiyor...
-Bir türlü disiplin kuramadım.
Bu cümlelerin sizlere çok da yabancı olmadığını biliyorum. Peki ama nedir bu disiplin, ille de gerekli mi? Bence gerekli. Bir kurallar ve katılıklar zinciri mi disiplin! Hayır hiç de değil...
‘Disiplinli bir insandır’ denildiği zaman sözü edilen kişi için hiç kimse, ‘Ay ne fena, disiplinliymiş’demez. Tam tersine’ Ne iyi, yaptığını ettiğini biliyor.’diye düşünür. “ Disiplin” için kısaca “düzendir “dersek ne dersiniz? İyi oldu mu... Öyleyse şimdi siz, disiplinli bir insan mısınız? Açıklayalım ne demek istediğimizi de daha sonra, daha rahat anlaşalım:)
Eve geliş ve gidiş saatleriniz belli midir?
Dediğiniz zamanda, dediğiniz yerde olur musunuz?
Akşam yatma saatleriniz düzenli midir?
Televizyonun karşısında uyuyup da yatağa vaktinde girmediğiniz sık olur mu?
Dişlerinizi muntazam fırçalar mısınız?
Evde eşyalarınızı sağa sola atmayıp kendiniz toplar mısınız?
Her zaman aile ile birlikte sofrada ve sofra adabına uygun mu yersiniz?
Ve daha bunun gibi soruları çoğaltabiliriz. Ama, kısaca, tüm bu sorulara verdiğiniz yanıtlar olumlu ise siz yaşamı rastgele olmayan, bilinçli, sağlıklı ve düzenli yani disiplinli bir kişisiniz. Öyleyse sizin çocuğunuz da sizi model aldığı için gayet düzenli ve disiplinli bir çocuk demektir.
Peki de kim ortaya attı şimdi bu disiplin konusundaki dertleri? Bilmem... Sorun galiba bu düzenin gereklerini yerine getirirken ortaya çıkan uygulamalardan kaynaklanıyor.
Disiplin sadece çocuklar için mi? Veya farklı soralım soruyu, büyükler artık büyümüşlerdir de onların hiç disiplinleri olmaz mı? Büyüdükce disiplinlerinden kopar mı insanlar? Bu dünya disipline ihtiyacı olan çocuklar ve disiplinsiz büyükler dünyası mı?
Çocuklarımızın gözünde inandırıcı olmamız için önce kendimize bakmalıyız. Bakalım neler yapıyoruz:
Pijamalarımızı ayağımızdan çıkardığımız gibi atıp bırakıyoruz ve sonra da çocuğumuza neden pijamalarını toplamadığını sorup, kızıyoruz. Çocuklarımıza verdiğimiz sözleri tutmuyoruz ama onlardan verilen sözlerin bekçileri olmalarını istiyoruz. Kızınca bir tane patlatıyoruz veya bağırıyoruz sonra da o kardeşine veya bize bağırınca onu ayağımızın altına alıyoruz. Sigara ve içki içiyoruz ama onun içmesini istemiyoruz. Yalan söylemesini istemiyoruz ama vakitsiz çalan telefon olunca ‘evde yok de’ diyoruz.
Hepimiz kendi deneylerimizden ve de hayatımızdan biliyoruz ki ne öğrendikse görerek öğrendik. Eğer nasihatlarla öğrenilebilseydi hayat ne kolay olurdu. İnsanlar eğrelti otu gibi bir yerde durur ve bilirlerdi. Neyi bilebileceklerse... Eğitmek için örnek olmak gerek. Disiplinde bir eğitimdir ve davranış kazandırmak için verilen çabadır. Bu çabayı gösterdiğimizi düşünürken, “benim dediğimi yap ama yaptığımı yapma” mantığıyla davranamayız. Fakat biz büyükler disiplini katı kurallar olarak alırsak işte hayatı çocuklarımıza zehir etmenin yollarını da bulduk demektir. Dişlerinizi fırçalarken gülün,göreceksiniz dişleriniz daha iyi parlayacak. Dağıttığınız eşyalarınızı toplarken şarkı söyleyin,göreceksiniz işlerin nasıl kolaylaştığını,eşyaların nasıl da elinize geliverdiğini ve sizi örnek alanları nasıl yüreklendirdiğinizi.
Sizin evdeki disiplin, yani yaşama ve davranış şekli diğer evlerde de aynı mı? Olur mu hiç! Her evin anayasası farklı. Yazılı olmayan bu kurallar için ortak toplantılar yapmalı ve aile bireylerinin tümünün katılımıyla kararlar alınmalı. Katılımcı yaklaşım ve demokratik kurallar işlemeli. Herkes hangi kurala neden uyacağını yani o kuralın mantığını bilirse işler daha da kolaylaşır. Ancak burada önemli olan alınan kuralları uygulama aşaması “Bir kere uymamakla bir şey olmaz” demek çabaların boşa gitmesi demektir.
Disiplin için hep "disiplin uygulamak” deyişi kullanılır. Oysa anlatmaya çalıştığım disiplinin uygulatılamayacağı, ancak ve ancak öğretilebileceği. İçselleştirilmeyen hiç bir davranış öğrenilmez. Öğrenilmiş sayılmaz. Çocuklar davranışları içselleştirdikleri zaman özdenetimleri de tam bizim istediğimiz gibi devreye girer. Artık anne ya da babaları da yanlarında olmadan kendilerinden beklenen davranışları sergilerler. “Dur-Sus-Yapma” demeye gerek kalmaz.
Kuralları koyarken çocuklarımızın yaşlarını ve onların neleri yapabileceklerini gözden uzak tutmamalıyız. Beklentilerimiz çocuğumuzun gelişimiyle doğru orantılı olmalı. 3 yaşındaki bir çocuğu yanınıza alarak misafirliğe gittiğiniz zaman onun sizinle orada birkaç saat “efendi” gibi oturmasını beklemeniz yanlış olur. Zira ilgisini çeken oyuncak,anlaşarak oynayabileceği bir çocuk yoksa, yaramazlık yapar.Bunda da haklıdır üstelik.
Aileler disiplin konusunu, söz geçirme veya dediğini yaptırma ,olarak algılarlarsa başarı oranları çok düşük olur. Disiplini yerleştirmek,davranışı yerleştirmek, dediğim dedikle değil ama uzlaşılarak sağlanabilecek bir eğitimdir. Evde otoritenin değil de sevginin simgesi olmalıdır büyükler.
Kurallarımızın sınırlarını belirlemeli, tutarlı, anlayışlı, sevgi dolu bir yürekle, hoşgörü ve kabulle sorunların üstesinden gelebileceğimizi ve örnek olduğumuzu unutmamalıyız.
Öyleyse YARAMAZ ve DİSİPLİNSİZ bir çocuk yok ama kuralları koyamayan ve örnek olamayan büyükler var.