Boşanınca Çocuklara Ne Olur?
Anne ve babalar boşandıkları zaman, ortada kalan çocukları kırpıp kırpıp yıldız mı yaparlar? Çocuklar anne ve baba ayrılınca ortada kalırlar. Hem annenin hem de babanın yanındadırlar. Ne annenin ne de babanın yanındadırlar. Onlar artık ortada kalmış çocuklardır. Kendileri ile başa çıkmayı öğrenecekleri gibi, anne ve babaları ile ve de hatta onların yeniden birlikte olacakları eşleri ile de başa çıkmayı öğrenirler. Hiç kolay olmaz ama hayat öğretir.
Büyüyünce de Değil Hemen O An Anlar
Bazı anne ve babalar ayrılırken çocuklara bilgi vermezler. Yaşı küçükse hele, çocuğa hiçbir açıklama yapılmaz. “Çocuk o, büyüyünce anlar.” diye düşünülür. Çocuk anlar ama büyüyünce değil hemen o anda anlar, kendisinin kırpıldığını.
Boşanmada Çocuk Hangi Kaygıları Yaşar?
Anne veya baba çocuklarını teselli etmek için, “bak, biz birbirimizi seviyoruz ama beraber yaşamak istemiyoruz. Sen hem annende hem de babanda kalacaksın. Ne güzel iki tane evin olacak.” derler. Bu çocuğu hiç ama hiç teselli etmez. Madem birbirlerini seviyorlar neden ayrılıyorlar ki… Çocuk iki yatak odası değil, bir evde bir oda ister. Oyuncaklarının ve kitaplarının aynı odanın içinde olmasıdır dileği. Aklına ilk gelen soru, “Bu da ne demek, şimdi ben ne olacağım?”dır. Sonra “Arkadaşlarımı görecek miyim?”.. “Babam evden gidiyormuş, bize kim bakacak?, “Ya annem de babam gibi bir gün giderse, ben ne olacağım?” Kaygıları sıralanır gider.
Beraber yola çıkıldı diye hiç ayrılmaz mı yollar? Ayrılır. Çocuğa da bilgi verilir. Ama doğru bilgiler verilir. Bu doğru bilgiler de çocuğun kendini en güvende hissettiği yerde birlikte ve kararlar kesinleştikten sonra verilirse, yıkım hafifletmiş olur. Boşanmanın çocuk için olduğu kadar kendiniz için de zor olduğunu çocuğunuzla paylaşabilir ve ondan dayanışma isteyebilirsiniz. Yaralar birlikte daha kolay sarılır. Hiç kimse diğerini, kötülememeli veya gereğinden fazla yüceltmemelidir Çocuk zaman içinde bir karara varacaktır.
Tıpkı Eşyalar Gibi Çocuklar Paylaşılır...
Anne ve baba ayrıldığı zaman çocuk tıpkı eşyalar gibi paylaşılır. “Falanca günler sende ve filanca günler bende kalacak.” Önceleri hem orada hem burada kalan çocuk sonuçta annede kalır. Anne doğurduğu için ortak kanı çocuğun anneye ait olduğudur. Bir boşanma hikâyesinde çocuk o kadar küçüktür ki babayı hiç tanımaz. Anne de babadan ayrıldığını söylemek yerine, babanın uzakta işe gittiği yalanını 5 sene boyunca kızına anlatır. Oyuncak alıp getirir ve babasının yolladığını söyler. Bu yalan kız beş yaşına gelince ortaya çıkar. Şok! Küçük kız babasını ister. Zira, babası onun kahramanı olmuştur. Evde halı mı eskidi “baban alacak kızım.” İstenilen bir oyuncak mı oldu…. “Baban alır sana kızım.” Bu eksikler tamamlandığı zaman da “Bak baban nasıl da aldı.” Yalanı… Onu hiç görmeyen ve aramayan 5 yaşındaki küçük kızın kahramanıdır babası. Oldu mu şimdi. Neden doğrulardan korkarız da yalandan korkmayız.
Her boşanmanın sonu, mutlaka hürriyet ve rahatlama değildir. Eşler önce birbirlerini sorgular ve suçlarlar, daha sonra da kendilerini sorgularlar ve suçlar. Çocukları için ise ayrıca suçluluk duyarlar. Eğer anne yaşamını çocuğu ile aynı evde değil de yeniden kendi annesinin evinde sürdürmeye başlarsa bu beterin de beteri bir durum olarak ortaya çıkar.
Çocuklar Değişimden Hoşlanmazlar
Boşanıldığı zaman bu sadece anne ve baba arasında olan bir hukuki durum değil, aynı zamanda çocuğu da ilgilendiren duygusal bir durumdur ve travmadır. Çocuk için güven kaybıdır boşanma. Birbirlerini sevdiklerini zannettiği insanların ayrılması ve evi diye bellediği bir yerden kopması sırasında çocuk kendi kendine şu soruları sorar: “Şimdi sırada ne var, bakalım başıma şimdi daha neler gelecek, ben kime güveneceğim...” Çocuklar değişimden hoşlanmazlar. Bildikleri yerlerde uyumak, bildikleri yerlerde yemek yemek ve bildikleri yerlerde çiş yapmak isterler. Bu nedenle boşanma gerçekleştiği zaman en azından çocuğun aynı evde yaşaması sağlanmalıdır.
Çocuk için, anne yemek yaparken, babanın televizyon seyretmediği bir evde eksiklik vardır. Sağlıklı aile modellerinde, anne “anne”dir; baba da “baba.” Ve her çocuk anne gibi anne, baba gibi baba görmek ister. Eşler birlikte yaşama becerisinde başarılı olamayabilirler. Ama anne- baba olmak bundan ayrı bir şeydir. Boşanmış olmalarına rağmen, iyi bir anne ve iyi bir baba olabilirler.
Boşanmada çocuğun anne ve babayı kullanıyor olması en sık görünen durumlardan biridir. “Zaten yuvası yıkıldı, yazık istediklerini alayım.” en kötü fikirdir. Sizin de yuvanız yıkıldı. Sizin de hayalleriniz vardı ve sizinde istedikleriniz var. Bu aşamada verdiğiniz tavizler gelecekte size şımarıklık, küstahlık, saygısızlık ve hor görme olarak geri dönecektir. Evet, olan olmuştur ama hayat devam edecektir. Bozulan sadece düzendir, değerler değil.
Boşan Kederli Bir İştir...
Boşanma dünyanın sonu değildir. Boşanma dünyanın sonu olmadığı gibi yeni bir dünyanın da başlangıcıdır. Bu yeni dünyada gene herkese yer vardır ama konumlar değişmiştir. Yeni bir pencere açılmıştır. Açılan o pencereden yağan yağmuru değil, arkasından açacak güneşi ve gökkuşağını düşünmenin sayısız yararları vardır.
Bizler ne hissedersek çocuklar da aynı şeyleri hissederler; terk edilmişlik, değersizlik, güven duygusunun yitimi, gelecek kaygısı… Çocuğumuzun aynı duyguları ne kadar az hissetmesini istiyorsak o kadar çabuk gözyaşlarımızı silmeli ve de kendimizi toparlamalıyız.
Her yaştaki çocuğun boşanmaya olan tepkisi farklıdır. Okul öncesi çocukla, okula giden çocuk arasında farklı tepkiler vardır. Ergenin tepkisi ise bambaşkadır. Ama hepsinde ortak olan tek bir duygu vardır: KEDER.
Hiçbir boşanma bir başka boşanmaya benzemez. Boşanan ailelerde her çocuk diğerine de benzemez. Boşanma, karmaşık, çok yönlü zor ve kederli bir iştir.
"Güvem'ce"