Anahtar Kimde?
Anahtarların hayatımızda çok önemli bir yeri var. Öncelikle anahtar kelimesine yüklediğimiz anlamlar çok farklı. Çünkü hayatımızda hep kapalı kapılar var. Çünkü hayatımız hep o kapalı kapıları açmak ve üstümüze kapanmamasını sağlamak için verdiğimiz uğraşla geçiyor.
İyi yetişkin olmanın anahtarı, iyi bir aile ve eğitim mi? Bu iki anahtarı eline alan çocuk iyi bir yetişkin mi olur? Ya anahtarı olanları kovalayan anahtarsızlar? Herkese bir anahtar dağıtamayacağımıza göre ne yapmalı?
Bu konuda benim kafam karışık. Her zaman anahtarlı mı dolaşmalı yoksa arada sırada kayıp mı etmeli anahtarı?
Şimdi daha basit bir noktaya değinelim o zaman. Evin anahtarı konusunda neler oluyor ona bakalım.
Bazı kocalar anahtar taşımazlar. Bununla da övünürler. Kadın da, işin fena tarafı, başına geleni bilmez ve o da bununla övünür. ”Bizimki hiç anahtar taşımaz. Gelince beni ister.” Oysa kocanın verdiği mesaj ve istediği nettir.” Sen kölesin. Ben eve gelince tak diye kapıyı açacaksın, şak diye terlikleri getireceksin. Öyle benden sonra eve girmeler yok.” Al sana anahtar sahibi olmanın faziletini. Bu nedenle sordum, her zaman anahtar sahibi olmak işe yarar mı diye.
Ben küçükken, çok da küçükken değil yani ilkokuldayken annem bana anahtar vermezdi. Anahtarı kaybedersem, hırsızlar gelir ve evimizi soyar diye. Oysa hırsızlar sokakta buldukları anahtarın benden düştüğünü veya o anahtarın bizim evin anahtarı olduğunu şıp diye bilip de nasıl gelip evimizi soyarlardı. Benim aklım buna hiç ermezdi ama karşı duracak anahtar cümleyi keşfedememiştim. Sonra da zaten çooook büyüyene kadar anahtarım olmadı. Aile dağıldı ve yatılı okulda kimsenin anahtarı yoktu. Okulun kocaman bir kapısı vardı ve üstümüze kapalıydı. Anahtar vardı ama biz anahtarsızdık.
Bana ait olan evimin anahtarını ilk kez elime aldığım zaman,kapımı ilk kez açtığım zaman,hangi duygular içinde olduğumu anımsıyorum. Anahtarımı sıkı sıkı tuttum elimde.Ben hiç anahtar kaybetmedim. Belki de anahtarsızlığın ne olduğunu iyi bildiğim için anahtarıma saygı duydum hep.
Çocuğuma evimizin anahtarını o ilk okul 2. sınıftayken vermiştim. Evde olma fırsatım olmasına rağmen, bazen eve yakın bir yerde bekler ve benden önce eve girmesini isterdim. Aradan 15 dakika geçtikten sonra gelir ve “AAA!!! Geldin mi?” numarası yapardım. Anneler numaracıdır.
Şimdiki çocuklar için anahtar ne kadar önemli bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki anneler çocuklarına anahtar vermiyorlar. Etraf kötülüklerle dolu. Ya kapıyı açarken birisi arkasından çullanıp da onunla birlikte içeri girerse. Ya kapıyı açamaz da anahtarı kırarsa.Ya anahtarı kaybederse. Evde mutlaka biri çocuğu beklemeli. Eğer anne çalışıyorsa, bekleyecek biri bulunmalı. Peki çocuğun hiç yalnız kalma hakkı yok mu? Veya çocuğun ”bu ev benim, işte anahtarım cebimde.” Özgüveni olmasın mı? Evin anahtarını vermeyen annelere bir teklifim var: Çocuklarınıza odalarının anahtarını verin bari. Herkesin özel hayatı ve özel eşyaları var. Canı istediği zaman kapısını kapasın ve başını dinlesin. Ne dersiniz?
Anahtar vermemek acaba karşı tarafı bize mahkum etmek mi? ( Koca örneği hariç)Burada verdiğimiz mesaj nedir? “Sana güvenmiyorum anahtarı kaybedersin mi?”….”Sana güvenmiyorum yangın çıkarırsın mı?.." "Sana güveniyorum ama… mı?” Siz bilirsiniz.
Hayatımızda bazen de hiç anahtarı olmayan kapıların önünde kalakalırız. Hayatımızın anahtarı bizde yoktur. Hayatımız sürekli olarak iç içe geçmiş olan kapılardan meydana gelmiştir. Çözüm, o kapıları açmak için anahtarları bulmak mıdır yoksa yüklenmek midir kapıya? Sonra bir gün oturur ve düşünürüz. Açtığımız bazı kapıları,keşke hiç açmasaydık diye hayıflanırız. Hayıflanmak yanlış. İyi ettik tüm kapıları açtığımız veya bir kısmını yokladığımız veya zorladığımız için. Açmasaydık arkasında ne var bilemezdik.
Kapıların önünde kalakalmamalı çocuklarımız. İlla birisini beklememeli içeri alınmak için. Anahtarları olmalı ya da omuz vurmayı öğrenmeliler.
"Güvem'ce"