Zeynep Özyağcılar: Sahnede annemle birbirimizin duygularını köpürtüyoruz
Yeteneği küçük yaşlarda fark edilen, henüz altı yaşındayken konservatuarı kazanan Zeynep Özyağcılar, dans ve tiyatro üzerine başarılı bir eğitim hayatından sonra birçok kısa film, dizi ve oyunda yer aldı. Şimdi de kurucusu olduğu Tiyatro Martı tarafından sahneye konan; etkileyici metni ve oyuncu performanslarıyla izleyenleri, kadının savruluşuna, sistemdeki yerine ve pek bilinmeyen yönleriyle kadın dünyasına tanıklık eden “Demir” adlı oyunla seyirci karşısına çıkıyor.
Gerek güzelliğiyle gerekse oyunculuğuyla dikkatleri çeken; Türk tiyatrosunun duayenlerinden Erdal-Güzin Özyağcılar’ın tıpkı onlar gibi tiyatroya, sanatagönül vermiş kızları Zeynep Özyağcılar ile yeni oyununu, tiyatroyu ve sanat yaşamına dair beklentilerini konuştuk.
Rona Munro’nun dünyada en çok oynanan oyunu 'Demir’i sahneye koyarken sizi en çok ne etkiledi? Oyunu, hangi duygulardan hareketle yaşama geçirdiniz?
Oyunda çok farklı bir aşk hikâyesi var. Öldürdüğü adama hala aşık bir kadın. Sıcacık bir anne kız hikâyesi var ve bir özgürleşme yolculuğu... Birçok yönden beni çok etkileyen sağlam bir metin. Oyunu okuduğum an, hemen oynamalıyız demiştim.
"Tiyatro Martıderdi olan işler yapıyor"
Tiyatro Martı olarak özellikle kadına şiddete, kadının toplum içindeki sorunlarına dikkat çeken oyunları da sahneye uyarlıyorsunuz. Bunu adeta misyon edinmişsiniz. Bu konudaki duygu ve düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Kendimi bildim bileli kadın meselelerine çok hassasım; keşke herkes böyle davransa… Tiyatro Martı derdi olan işler yapıyor… Ülkemizin en büyük dertlerinden biri de kadına şiddet, eşitsizlik, adaletsizlik, onları duymamak görmemek... “Uçlar” oyunuyla yolculuğumuz böyle başladı. “Demir” de feminist bir yazarın oyunu. Tiyatro Martı’nın bu duruşunu seviyorum ama başka dertleri olan oyunlarımızda olacak tabi ki.
“Yılın En İyi Kadın Draması” ödülü alan “Demir” ile ilgili seyircilerden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Oyunumuz çok seviliyor. Seyircilerimiz hem çok gülüyor hem ağlıyor. Oyun sonunda kırmızı burunlarıyla bize sarılıyorlar... Gerçekte de anne kız olmamızdan dolayı başka türlü bir aroma olduğunu söylüyorlar oyunda.
Türk tiyatrosunun en önemli sanatçılarından, anneniz Güzin Özyağcılar’la çalışmak nasıl bir duygu? İşte roller değişiyor mu? Annenizle aynı sahnede olmak size nasıl hissettiriyor?
Annem çok özel bir oyuncu, onunla aynı sahnede olmaktan gurur duyuyorum. Birlikte çok eğleniyoruz; birbirimizin duygularını köpürtüyoruz, büyük keyif. Güzin Özyağcılar hem tiyatro seyircisi için hem benim için büyük şans. Ondan çok şey öğreniyorum.
Konservatuvar hocanız Yıldız Kenter aynı zamanda anne ve babanızın da hocası. Yıldız Kenter’e hangisine benzediğiniz sorulduğunda; “Zeynep, ne annesine benziyor ne babasına o bambaşka” demiş. Benzememek, farklı olmak için özel çabanız oldu mu? Çünkü genetik olarak insan anne ve babasından izler taşır hele ki mevzu tiyatro gibi yeteneğe bağlı bir meslek olursa… Onları izlerken kendinize notlar çıkardığınız oluyor muydu?
Yok, benim hayatım boyunca kimseye benzemek ya da benzememek gibi bir derdim oldu. Fiziksel olarak da karakter olarak da neysem oyum. Hayatımda saçımı bile boyatmadım (gülüyor.) Yıldız Hocam hem öğrenciliğimi hem de sahnedeki halimi çok beğenirdi; annem ve babamın da hocası ne büyük şans bizim için. Beni onlardan ayırmış utandım sağ olsun.
Türkiye’nin çok kıymetli tiyatro sanatçılarının kızı olmak, konservatuarda çok kıymetli tiyatro sanatçılarından ders almak büyük şans. Kendinizi bu konuda çok şanslı hissediyor olmalısınız. Yeteneğiniz aşikar Bunlara rağmen mesleki anlamda hiç zorlandığınız oldu mu?
Bu meslekte yetenek kadar şans da önemli. Bizler tiyatroyla tüm zamanlarımızı kapladığımız için zaman zaman dizi ve sinema filmi olanaklarını kaçırabiliyoruz. Bulunmamız gereken yerlerde olamayıp rol kaçırabiliyoruz. Malum yapımcı, yönetmen cast direktörü arkadaşlar yoğunluklarından tiyatro izleyemiyorlar (gülüyor.) Kısmet bu işler, biz işimizi yapıyoruz, bekleriz.
Rolünüz için fiziksel değişime açık mısınız?
Yeter ki inanayım, yeter ki kalbim titresin her şeyi yaparım.
"Yaşamayı bilene hayat güzel.,."
İş dışındaki zamanlarda Zeynep Özyağcılar neler yapar? Zeynep Özyağcılar farklı rolleri canlandırırken kendini nasıl yeniler?
Güzel yaşamayı severim. Arkadaşlarımla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Dans etmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi… Yaşamayı bilirsen her şey güzel bu hayatta. Yeni bir oyuna başlarken harika bir enerji oluyor; okumaktan, çalışmaktan büyük keyif alıyorum, bu benim canım, işim, hayatım...
"Tiyatro tıpkı hayat gibi, geri alınamıyor vebüyüsü bambaşka"
Kendinizi televizyonda mı yoksa tiyatro sahnesinde mi daha mutlu hissediyorsunuz? Televizyonda izlerken kendinizi eleştirdiğiniz oluyor mu?
Ben ne yaparsam yapayım kendimi çok eleştiririm. Tüm eleştirileri dinlerim; öğrenmek hiç bitmiyor. Televizyon, sinema, tiyatro hiç fark etmez, her zaman elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Tiyatronun gerçekliği ve zamanın geri alınamamasının büyüsü tabi ki çok başka, tıpkı hayat gibi...
Yakın dönemde sinema ve televizyonla ilgili yeni bir projeniz var mı?
Bir sinema filmi projemiz var, sanırım yaza çekilecek. Tekliflere açığım, heyecanlanırsam, neden olmasın…
İleride hayali kurduğunuz, gerçekleştirmeyi düşündüğünüz bir sosyal sorumluluk projeniz var mı?
Sosyal sorumluluk projeleri çok değerli… Kadınlar ve çocuklar benim için ayrı bir önem arz ediyor. En yakın projem güçlü, kendine güvenen prenses olmayan kız çocukları için olacak.
Röportaj: Cansu Buldu Çan
Aralık 2016
Dikkat: Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kopyalanamaz, hiçbir şekilde kullanılamaz.