“Bütün Sorun Eşimden Kaynaklanıyor”
hepimizaileyiz.com.tr Yayın : 20.05.2012
İlişki terapisi için randevu almak üzere arayan bazı danışanlarım, sorunları farklı da olsa, zaman zaman telefonda aynı davranış tarzını sergiliyorlar. Bu davranış, maalesef ilişkiyi daha da kilitleyen ve çözüm bulmalarını engelleyen bir bakış açısından kaynaklanıyor.
“Ben Anlatamıyorum, Siz Anlatın”
İlk aradıklarında, mutlaka sorunlarını telefonda özet olarak da olsa aktarmak ve sorunun eşlerinden kaynaklandığının altını çizmek istiyorlar. Benden beklentileri ise genelde onaylanmak oluyor. Eşlerinin yardım almaya direndiğini, bunun sebebinin de hatalı olduğunu duymaktan kaçmak olduğunu hissettirmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla aslında, eşleri ile birlikte ilk defa seansa geldiklerinde, ben, sorunun kimden kaynaklandığını bilerek seansa başlayayım ve seansın amacı, eşlerine hatalı olduğunu göstermek ve eşlerini değiştirmek olsun, arzusundalar. Yani “ ben eşime hatalı olduğunu anlatamıyorum, siz anlatır mısınız?” demek istiyorlar.
Uzman Gözüyle Suçlu Olan Eşin Gerçeği Görmesi İsteniyor
Maalesef bu bakış açısı ilişki tuzaklarından biridir. Yani, yaşanılan problemin tamamen karşı tarafın hatası olduğunu ve kendi davranışlarında değiştirmesi gereken hiçbir şey olmadığını düşünmek. Evliliği düzeltmek için bir uzmana giderken bile, amacın her iki taraf için de gelişme kaydedilmesi değil de, uzmanın bir hakim gibi, kendi gözlerinde suçlu olan eşlerine gerçeği göstermesi.
Problemlerin doğası gereği, haklılığa olan inanç çok normaldir ve çözümsüzlükten ileri gelir tabiî ki. Problemin içinde her insan kendini haklı görür doğal olarak. Zaten hatalı olduğunu bildiğimiz davranışları yapmaz, yanlış olduğuna inandığımız şeyleri dile getirmeyiz. Özellikle yardım almak için daha istekli olan ve eşini de terapiye ikna etmiş olan eş, zaten elinden gelen her şeyi yapmış olduğuna ama bir türlü eşini harekete geçiremediğine inandığı için daha da inançlıdır haklılığı konusunda.
Kendini Tamamen Haklı Görmek Çözümü Her Zaman Zorlaştırır
Ama hiç unutmayalım ki bu eşimiz için de geçerli. O da kendi haklılığına inandığı için problem konusunda yanımızda olmak yerine karşımızda durmayı seçmiştir. Haksız olduğunu düşünse asla sarf etmeyeceği cümleleri, bizi haksız gördüğü için dile getirmiştir.
Kendini tamamen haklı görmek, çözümü zorlaştırdığı gibi, aynı zamanda tehlikelidir de. Çünkü haklılığından emin olan insan, kendine dönme ya da değişme ve hatta gelişme ihtiyacı hissetmez. Bu inanç, evliliği uçuruma sürükleyeceği gibi, bireyin kişisel gelişimine de, hayatta yol almasına da engel olan bir tutumdur.
Tek Eşin Çabalaması Bile Hiç Kimsenin Çabalamamasından İyidir
Elbette hiçbir profesyonel uzman bu hataya düşmez ve tek taraflı dinledikleriyle diğer eşi yargılamaz ve suçlamaz. Biz, kendi metotlarımıza ve algılarımıza güveniriz. Zaten, her şeyden önce objektifliğimiz sayesinde, çiftlerden biri ile birlikte seans yapsak bile, ilişkide iyileşme kaydedilir. Yanlı olmadığımız ve etki altında kalmadığımız için.
Sorunda ve Çözümde Her İki Tarafın da Payı Vardır
Çoğu zaman eşlerden biri terapiye gelmeyi reddeder ama yine de, tek bir eşle yapılan seanslar sonucunda da ilişkide düzelme görülür. Çünkü tek eşin çabalaması bile, hiç kimsenin çabalamamasından iyidir. Hatta çoğu zaman, terapiye gelmeyi reddeden taraf, eşindeki değişimi izleyince, gerek merakından gerek inancından katılmaya ikna olur.
Olumlu Davranışlar Huzursuzluğun Yerini Mutluluğa Çevirir
Ortada bir problem varsa, mutlaka sorunda da, çözümde de her iki tarafın da payı vardır. Davranışlar etki tepki ile gelişir ve çığ gibi büyür. Dolayısıyla olumsuz davranışların çığ haline gelip de yıkıcı etki yarattığı gibi, olumlu adımlar da karşılıklı büyür ve huzursuzluğun yerini mutluluk almaya başlar.
Dediğim gibi, hiçbir uzman bu hataya düşmez ama keşke, yardım almak için önayak olan eş de bu tuzağa düşmese. İlişkideki sorunu çözmek için, kendisinin de gelişmesi gerektiğini bilerek gelse, yani maksat bağcıyı dövmek değil de üzüm yemek olsa. Çok daha kolay yol alınır ve sonuçta evlilik kazanır.
Sevgilerimle,
