HAYAT BAZEN - YEŞİM VAROL ŞEN

Boşanma Kararını Çocuklar Veremez

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 05.03.2014

Bosanma Kararini Cocuklar Veremez

Katıldığım birtv programında, stüdyodaki izleyicilerden birinin hikayesi, programda önce üzüntü yarattı. TV programının iyi niyetli sunucusu da dahil, stüdyoda bulunan herkes bu hayattan çok çekmiş hanımefendinin hikayesiyle hüzünlendi. Herkes çözüm yolları önermeye, nasıl yardım edebileceğini düşünmeye başladı. Ama hikâyenin detayları ve içindeki gerçekler ortaya çıkınca tepkiler acımadan kızgınlığa döndü maalesef. Neden mi?

Hanımefendi otuz yıllık evli. Orta yaşlarında olduğuna göre belli ki çok erken yaşta evlenmiş, bir kızı, ardından da bir oğlu olmuş. Otuz sene boyunca eşinden şiddet görmüş. Onun tabirine göre aslında eşi kötü bir insan değil. Sadece içtiği zaman – ki her akşam alkol kullanıyormuş, hanımefendiye şiddet uyguluyor ve hakaretlere boğuyormuş. Kollarındaki morlukları gösterdiğinde neredeyse tüm konuklar isyan etti. Bu hanım daha önce polise gittiğinde, polis halk arasına ağızdan ağıza dolaşan, şehir efsanesi mi değil mi belli olmayan “Koca bu, döver de sever de” cümlesini kurmuş.

Dolayısıyla bu hanım, ne ailesinden, ne polisten destek alamadığını, yıllardır –mecburen- bunlara katlandığını, çocuklarının psikolojisi bozulmasın diye ayrılamadığını, kendisine kimsenin sahip çıkmadığını anlatarak çok gözyaşı döktü. Üzerine bir de aldatıldığını, hem de bu ihanetin diğer kadının karşısına dikilmesine sebep olacak kadar ciddi bir ilişki olduğunu anlatınca, stüdyoda bulunan herkes bu hanımı kurtarmak için bir şeyler yapmak konusunda çırpınmaya başladı. Taa ki madalyonun diğer yüzü de görünene kadar.

Belki tepkim ilk etapta size sert gelecek ama, işte bu nedenle salt aktarılanlarla harekete geçmemek ve hiçbir hikayeyi tek taraflı değerlendirmemek gerek. Çünkü maalesef ülkemizde, aileleri sahip çıkmadığı için kötü evliliklerin içinde hapsolmuş ya da maddi dayanakları olmadığı için kımıldayamayan çok kadın var. Yardım eli uzatmak için ne gerekiyorsa yapmamız gereken öyle çok mağdur var ki.

Mevzu bahis olan hanımefendiye gelince…

Her şeyden önce, bir insanın eşi kendisine hakaret ediyorsa, şiddet uyguluyor ihanet ediyorsa nasıl “Aslında beni seviyor. Normalde iyi bir insandır” denir. Bir de sevmese ne yapacaktı, normalde iyi ise anormali ne bu durumun?

Yasalar değişti hanımlar. Emniyet güçlerimiz bu konuda gerekeni yapıyor inanın. Şiddet gösteren eşe kamu davası da açılıyor. Evden uzaklaştırma cezasından tutun da daha ağır cezalara kadar birçok yaptırım uygulanıyor. Şikayetçi olmayıp da, “Nasıl olsa polis hiçbir şey yapmaz “ diye düşünüyorsanız, bu sizin eksik bilginiz. Emniyet güçlerinin değil.

Ailesinden destek alamadığı için kendine yeni bir hayat kuramayan çok kadın var evet. Maalesef birçok aile, cehaletin etkisiyle, evladından çok etrafın ne düşüneceğine takılmış durumda. Ancak detaylara indiğinizde, birçok kadın zamanında evden kaçarak evlendiği, ya da gerçekten kararlı olmadığı için yardım alamayacağına inanıyor ve hiç denemiyor. Ailesiyle konuşması ve kararlı olduğunu belirtmesi için teşvik ettiğimiz birçok kadın, korktuğunun aksine ailenin kendisine kucak açtığını görüyor.

Hanımefendinin psikolojisi bozulacak diye korktuğu oğlu yirmi yedi yaşında kocaman bir adam. Üstelik çalışıyor, eli ekmek tutuyor. Kızı ise daha büyük ve evli. Hanımefendi, damadı ve kızı kendisine destek olduğu halde onlara yük olmak istemiyor. Peki, ama şimdi hayatının kederini onlara yansıtmakla yük olmuyor mu? Oğlu bu durumda annesine destek olmak istemiyorsa, nasıl evlatlar yetiştiriyoruz, çocuklarımızı nasıl yönlendiriyoruz düşünmek gerek. Üstelik, hiçbir çocuk kaç yaşında olursa olsun anne baba ayrılığının kararını veremez, vermemeli. Dolayısıyla biz öncelikle kendi ihtiyaçlarımızı belirlemeli ve çözümleri üretmeliyiz. Biz iyi olmazsak kimseye faydamız yok.

Elbette bu yaklaşımım içinde canlı yayında bu kadar rahat sorunları paylaşabilmeye, bu denli sıkıntılı bir hayat yaşadığını söylerken her gün stüdyo stüdyo gezebilmeye ve kadın kuşağı programlarının geleneksel duruşu bir an ağlarken bir an kalkıp göbek atma havasına girebilme becerilerine şüpheci bakışımın da etkisi var. Kocasından bu kadar korkan ve şiddet gören bir kadın, nasıl cümle aleme canlı yayında kocasını bu kadar rahat anlatabiliyor. Yok yere şiddet uygulayan bu koca, ekranda karısını dinleyip de, eve gidince ne yapmaz?

Tüm bu yorumları özelden genele toplarsak, kötü hayat standartlarından çıkış yolu bulmak yerine, oturup kadere küsmenin, kadersizliği kabullenip gözyaşı dökmeye devam etmenin ve hiçbir çıkış yolu denemeden tüm kapıların kapalı olduğuna inanmanın adı “ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK.” Yani bize kimsenin yardım edemeyeceğine inanma, katlanmaktan başka yapabileceğimiz hiçbir şeyin olmadığına yani kısaca çaresiz olduğumuza inanma durumu. Oysa, çaresiz olduğumuza inanmadan önce aklımıza gelen tüm çareleri denemiş, bize çare önerebilecek tüm kapıları yoklamış olmamız gerek. Acılardan beslenmemek, hayat standardımızı değiştirmeye kararlı olmak gerek. Bugün olmuyorsa yarın çare bulmak için şartları hazırlamak gerek.
Kısacası kadere inat, mutluluk ve huzur için çabalamak gerek.

Sevgiler,

Yeşim Varol Şen

Konular :