Kocanız İkinci Çocuğu İstemiyor mu?
Doğum sonrası dönem, birçok çift için çok özel ve güzel, bazı çiftler için ise zor bir dönemdir. Hele ikinci çocuğun doğumu bazı evliliklerde deprem etkisi yaratır. Dünyanın en güzel duygusu olan çocuk sahibi olmak maalesef bazı evliliklerde sebep değil elbette ama mazeret haline gelebiliyor. Neden mi?
Anne Baba Olunca, Kadın Erkek Kimliklerinin Geride Kalması
Çocuk sahibi olduktan sonra sadece “anne ve baba” kimliklerini üstlenmek, “kadın ve erkek” veya eş kimliklerini arka planda bırakmak, daha önce de pek çok yazımda değindiğim, evliliklerde yıkıcı bir etkisi olabilen durumdur. Bebeğin ihtiyaçlarının yoğun olduğu yeni doğan dönemi sonrası, çiftlerin evlilik hayatlarını da anne –baba-çocuk yaşantısıyla paralel götürmesi gerektiğinden, ilişkilerini ihmal etmemeleri ve çocukları için yapabilecekleri en büyük yatırımın mutlu aileyi korumak olduğundan sık sık bahsederim.
Çocuklarınıza Yapacağınız En İyi Yatırım Eşinizle Olan Mutlu İlişkinizdir
Elbette bu durum, ikinci ve sonrası çocukların doğumundan sonra da geçerli. Ancak bazı çiftler için bu defa süreç çok daha ağır olabiliyor.
İkinci çocuk birçok erkek için, daha ileri yaşlarda baba olmalarının, sorumluluklarının artmasının vs. sebebiyle yaşlanma duygusu yaratabiliyor. “İki çocuk babası” olmasının ağırlığını hisseden ve birden bire kendisini daha yaşlı, daha sorumlu ve daha az özgür hissettiğini söyleyen erkeklerin sayısı hiç de az değil.
Bir de bunu adlandıramayanlar var. Zamanı ve maddi şartları ağırlıklı olarak çocuklarına yöneltmesi gerekliliği mecburi bir baskı, salt kendisi için yapabileceklerinin eksildiği duygusu bazı erkeklerde uzaklaşma yaratabiliyor.Ancak bunu bahsettiğim sebeplerle adlandıramamak, yerine eşine karşı hislerini sorgulamaya dönüşüyor.
Kadınlar ise tüm bu hislerden habersiz, kendini çocuklarına adadığı, iki çocuğun birden sorumluluğunu üstlenmeye çalıştığı bu dönemde eşine yeterli desteği veremeyebiliyor. İlerleyen yaşında tekrar bebek bakma döngüsüne girmek, ilk çocuğun kıskançlıkları, aşırı yorgunluk, anne olmanın yanı sıra eş olmak ve ilişkiye yeterli özeni göstermek konusunda zorlanırken, erkeğin kopuşunun farkında olmayabiliyor.
Elbette bu tablo her evlilik için geçerli değil. Özellikle bir şeylerin idare edildiği, ayrılmamak adına sürdürülen evliliklerde risk fazla. Çocuk sebep değil, çoğu zaman mazeret oluyor.
Riskten uzak durmak için yapılması gereken tek şey “biz” duygusunu yaşatabilmek. İlişkiye birlikte özen göstermek, çocukların bakım ihtiyacını birlikte karşılamak, aile kavramını “anne ve çocuklar” ve “baba” olarak bölmeden yaşayabilmek.
Günümüzde çehre değişiyor olsa da hala pek çok evlilikte, çocuklarının temel bakımlarını öncelikle anne üstlenir. İki çocukla çalışma imkanı bulamayan pek çok anne, kendini eve ve çocuklarına adar. Baba çalışır, eve geldiğinde çocuklarıyla eğlenir ve sonrasında dinlenmeye çekilir. Anne, işten yorgun gelen eşine alan sağlamak için çocukların bakımına devam eder. Ve yavaş yavaş baba, anne ve çocuklardan kopmaya başlar. Emek vermediğimiz hiçbir şeyi tam anlamıyla sahiplenemeyiz çünkü.
Devamında erkek hislerini sorgulamaya başlar. Neden uzaklaştığını anlamaya çalışır. Çoğu zaman cevap eşine karşı eskisi gibi hissetmediğidir. Ancak pek çok örnekte bu yanıltıcı bir kurgudur. Durumu net irdeleyememek, yanlış sorgulamalara ve uzaklaşmalara yol açar.
Çocuklarımız için yapabileceğimiz en büyük yatırımın, onları mutlu bir aile ortamında, ortak paylaşımlarla büyütüldükleri huzurlu bir yuvada yetiştirmek olduğunu hiç unutmayalım. Her çocuk bu mutluluğu hak eder.