“Bence” ile Başlayan Cümlelerinizi Rafa Kaldırın
Aldığım uzmanlık eğitimi süresince, en çok tekrarladığımız ve üzerinde dikkatle durduğumuz nokta “bence” ile başlayan cümlelerimizi kısıtlamaktı.
Diyaloglarımızı “bence” ile başlayan cümlelerle sürdürmeye o kadar alışmışız ki, bu diyalogların bize sağladığı ego tatmini bizim beslenmeye kaynağımız da olmuş zamanla. Oysa biz egomuzu tatmin ederken karşımızdakinin ne hissettiğini ne kadar algılayabiliyoruz?
Eşinizin, arkadaşınızın bir sıkıntısını anlatmak için karşınızda oturduğunu düşünün. Size üzgün olduğundan ya da sorununun kendisini nasıl etkilediğinden bahsediyor. İstemsiz olarak kurmaya başladığınız cümleler “Bence şunu yapmalısın”, “Ben senin yerinde olsam bunu yapardım, evet evet bu çok iyi bir fikir.” Bu cümleler tanıdık geliyor değil mi?
Elbette amacınız sadece eşinizi, arkadaşınızı rahatlatmak ve sorunu çözmesine yardımcı olmak. Ama dile getirdiğiniz cümleler sizin gerçeğinizden ve sizin düşünme şeklinizden doğan öneriler. Oysa, konuştuğunuz kişinin gerçekleri ve değerleri, sizinkilerle ne kadar örtüşüyor, o ne istiyor biliyor musunuz?
Örneğin; arkadaşımız, eşi ile dün gece yaptığı kavgayı anlatıyor. Gururunun kırıldığını ve nasıl davranması gerektiğini bilmediğinden bahsediyor size. Bizim ilk tepkisel cevabımızda “Bence ayrılmak istediğini söyle, aklı başına gelsin”, “Ben senin yerinde olsam hazırlardım bavulu, koyardım kapıya” olabiliyor. Evet, belki siz olsaydınız öyle davranmayı tercih edebilirdiniz. Ama o arkadaşınız, siz değilsiniz. Onun hayat görüşü, evlilikle ilgili değerleri tamamen sizden farklı olabilir ve siz yardımcı olmaya çalışırken, onun normalde yapmayacağı ama yaşadığı duygusallığın etkisiyle etkilenip, geri dönüşü olmayacak bir hata yapmasına sebebiyet verebilirsiniz.
Bu nedenle aldığım davranış bilimleri ve yaşam koçluğu eğitimlerinin önemli bir parçasıdır “bence “diliyle konuşmamak. Çünkü seans sırasında, benim doğrularımın, bu durumu yaşıyor olsam benim ne yapacağımın hiç önemi yoktur. Tamamen danışanımın istekleri, onun düşünce tarzı ve onun maddi ve manevi gerçekleri önemlidir ve stratejimizi tamamen onun gerçeklerine uygun olarak belirleriz.
Peki siz karşınızdaki insana kendi sorununuzu, duygularınızı anlatırken, o size “bence” ile başlayan cümleler kurduğunda ne hissediyorsunuz? Çoğu zaman ne yapmamız gerektiğini bildiğimiz halde sadece içimizi dökmek amacıyla konuşmak, içimizdeki zehri akıtmak isteriz. Biz bu sebeplerle duygularımızı paylaşırken, karşımızdakinin “ben senin yerinde olsam şöyle yapardım, bence bunu yapmalısın” demesi bizi sinirlendirmez mi? En azından konuşma amacından sapmış ve biz içimizi dökememiş oluruz.
Kadınlar ve erkekler, bu konuda sıklıkla sorun yaşarlar. Çünkü bu konudaki algıları ve beyinlerinin işleyişi birbirinden farklıdır. Kadınlar çoğu zaman rahatlamak, içlerini dökmek ve hatta sohbet olsun diye konuşmayı seçerler. Ve genelde önerileri benimsemiş gibi görünseler de kendi bildiklerini okurlar. Oysa erkekler, problemlerini, hele eşleri ile yaşadıkları sorunları kolay kolay başkasına aktarmazlar. Çünkü bu onlarda başarısızlık hissi uyandırırlar. Dolayısıyla sorunlarını paylaşmayı sevmeyen erkek dünyasında, kendisine bir sorun anlatılması “çözüm bul” anlamına gelir ve hemen ne yapılması gerektiğini kurgulamaya başlarlar. Şimdi sadece içini dökmek için konuşmaya başlamış bir kadını ve karşısında çözüm bulmaya çalışıp sürekli önerilerde bulunan bir erkeği düşünün. Sizce bu konuşma nasıl ilerler?
Kadın, eşi ile karşılıklı otururken, işyerinde yan masasında oturan mesai arkadaşının kendisini kıskandığından açar konuyu. Geçen gün onun fikrini yöneticisine kendi fikri gibi iletmiş, dolayısıyla da takdiri o almıştır vs. vs... Bu konu açıldığında kadının amacı sadece eşi ile gününü paylaşmak ve kendisini geren konunun gerginliğini atmaktır. Oysa erkek için, eşinin bu konuyu kendisine anlatmasının muhakkak bir sebebi vardır. Mutlaka kendisine fikir sormak için açmıştır konuyu.
Erkek, iş dünyasını iyi bilmenin egosu ve kadınına yardım etmesi ve kollaması için içini dürten ilkel benliğinin etkisiyle hemen çözüm bulmak için kolları sıvar. Yine “bence” ile başlayan cümleler ve tamamen iyi niyetle, eşine ne yapması gerektiğini anlatmaya koyulur. Oysa kadın ne yapması gerektiğini zaten biliyordur ama sadece içini dökmek istiyordur. Eşinin bu çözüm öneren tarzını ya “daha fazla uzatma, bu konu beni sıktı” diye algılar ya da “sen doğru çözümü bulamazsın, dur ben sana öğreteyim.” Her halükarda sohbet gerilir ve “seninle de hiçbir şey konuşulmuyor” ve “sana da iyilik yaramıyor zaten” ile sona erer.