Neden Tükenmişlik Sendromu Yaşarız?
Tükenmişlik sendromunun son yıllarda çok fazla konuşulduğunu ve artık çocuklarda bile görüldüğünü vurgulayan uzmanlar; duygusal, zihinsel ve fiziksel boyutta gerçekleşen sendromun nedenini bulmak için ‘kök neden analizi’ yapmak gerektiğini ifade ediyor.
Mizahın tükenmişlik sendromuna karşı çok iyi bir strateji olduğuna dikkat çeken uzmanlar; “Dışa dönük olmak da sendromu azaltıyor. Davranışları, duyguları ve düşünceleri tutarlı kişilerde tükenmişlik daha geç oluyor. Kişi ümidini kaybettiğinde tükenmişlik başlıyor. Günümüzde tükenmişliğin artma sebeplerden birisi de insanların devamlı göz önünde olmalarıdır.” diyor.
Hayatın daha yavaş aktığı güneşli ve uzun yaz günleri, aile ve dostlarla geçirilen tatil dönemlerini geride bırakarak yoğun temposu ve sorumluluklarıyla iş hayatına tekrar geri dönmek kişiyi birçok stres faktörüyle karşı karşıya bırakıyor. İşe dönüş stresinin sizi tüketmesine izin vermeyin diyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Güneş Berk, “Tükenmişlik Sendromu” hakkında bilgi verdi.
Aşırı ve Uzamış Stres Neden Oluyor
Özel, iş ve sosyal hayatta yaşanan gerçek veya tahmini her türlü tehdit, zorlanma, engel ve hayal kırıklığının yol açabileceği bir tehlike ise “Tükenmişlik Sendromu” olarak biliniyor.
Yetiştirilemeyen bir sunum, çatışmalı bir aşk ilişkisi, mevki ve mal kayıpları, zamanı yönetememe gibi olumsuzlukların hepsi birer stres faktörüdür. Az miktarda stres dikkati toplamaya, motivasyonun artmasına, çözüm yolları aramaya ve çözüm için insanın kendisini aktive etmesine yarar. Ancak stres kişinin baş etme gücünü aşmaya başladığında bir takım ruhsal, zihinsel ve fiziksel belirtiler yaşanmaya başlanır. Aşırı ve uzamış stresin yaratığı duygusal, zihinsel ve fiziksel tükenme haline ise “Tükenmişlik Sendromu” denilmektedir.
ş yerinde verimi düşürüyor
Kişinin iç kaynaklarını tükettiği durumda diğer depresyon belirtilerinden de bahsedilebileceğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir şeyden zevk alamama, durgunluk, neşesizlik ya da öfkelilik, sinirlilik gibi aşamalarına göre belirtiler ortaya çıkıyor. Tükenmişlik sendromu örgütsel olursa yani kurumda olursa hatalar yaptırır. İş yerinde olursa kaliteyi ve verimliliği düşürür. Toplumda olursa bu büyük bir dönüşüm işaretidir. Yaygınlaşırsa sosyolojik tepkileri verme biçimi haline de gelebilir. Tükenmişlik sendromu bir şirkette insanlar arasında yaygınsa orada kök neden analizi yapıp nedenini bulmak ve çözümler üretmek gerekiyor. Bu yöneticiler için de bireyler için de geçerli.” diye konuştu.
- Duygusal, fiziksel ve zihinsel boyutta gerçekleşiyor
Her şey kişinin gözünde büyür. İşe giderken sanki ayakları ters ters gidiyordur. Önce duygusal olarak başlar sonra enerji kaybı şeklinde fiziksel boyuta ulaşır. Daha sonra da zihinsel olur. Beynin anlama ve algılama süreci yavaş çalışıyor gibi algılanır. Kişi kontrol edemeyeceği stres yaşarsa alışılmışın dışında davranıyor. Kontrol edilebilen stres ayakta tutuyor, geliştiriyor ve böylece kişi onu tehlike olarak görmüyor.
Stresle Birlikte Beklentiler de Tükendiğinde…
Tehlike olarak görünen streste ilk olarak alarm durumunun gerçekleştiğini gösteriyor.“Alarmda beyin savaş ve kaç tepkisi verir. Beyin savaş tepkisi veriyorsa enerjiyi artıran bütün kan şekerini vücuttaki yağ depolarını kana pompalar. Kan şekeri yükselir. Veya sadece kaç der düşer bayılır. Vücut fiziksel olarak böyle tepki veriyor. Bu da literatürde ‘Sempatik Aktivasyon’ diye geçiyor.
Beyin, otonom sinir sisteminin sempatikleri kısmını devreye sokar. Yedek enerji depolarını birkaç saatliğine pompalar. Ancak bu uzun sürerse kaynaklar tükendiği için bir müddet sonra tepki vermemeye başlar. Duyarsızlık başlar. Ama parasempatik sinir sistemini devreye soktuğunda ‘Rahatla, tehlike geçti, kontrol edilebilir bu durumdasın. Bunun üstesinden gelinir’ şeklinde kişide ümit duygusu yüksekse direnme artar. Stres alarmı olur.
Tükenme olmaz. Tükenme olması için kişinin ümit duygusunu kaybetmesi gerekiyor. Çalıştığı kurumdan beklentilerinin karşılanmayacağı ve orada adaletli davranılmayacağı ile ilgili ümidini kesmesi gibi güven zayıflatan duygular varsa tükenme ortaya çıkar.
Tükenmişlik sendromunun temel nedeni, yapılan işin doğası ve iş yükünün fazlalığıdır. İlk defa 1970’lerde doktor, hemşire gibi sağlık hizmeti sunanlarda rastlanan bir durum olarak tanımlanmasına rağmen günümüzde şirket yöneticilerinden, bankacılara, güvenlik güçlerinden, 1 yıldır tatil yapmamış, tüm ev işleri ve 3 çocuğunun bakım sorumluluğu üzerinde olan anneye kadar herkesin yaşayabileceği bir sendrom olarak tarif edilmektedir.
Kişi direnişi aşarsa o aşılan alarmdan da güçlenerek çıkar. Hatta stres etkenlerinin faydası da oluyor. Biz bunlara geliştiren stres diyoruz. Kişiyi daha çok geliştirerek güçlendiriyor. Fakat tükenmeye dönüştüğü an yıkıcı stres ortaya çıkıyor. Tükenmeye dönüşmemesi için kişinin ümitsizliğe düşmemesi gerekiyor. Tükenmelerde örtülü bir tepki vardır. Tükenme yok gözükür ama duyarsızlaşma vardır.
Umursamaz, kinayeli tavırlar, isteksizlik, işi önemsememe oluşur. Kurum zeki ve tembel insanlar topluluğu haline gelir. Tembellik derken aslında tükenmişlik sendromunun direnme aşamasındaki umursamazlık ve duyarsızlaşmadan bahsediyoruz. Tükenmişlik sendromu o anda artık iş verimini düşürmüştür. Böyle bir durumda akıllı yönetici bunu hemen fark eder ve sebebini bulup yeni motivasyon teknikleri geliştirebilir.
Neden Kendimizi Tükenmiş Hissederiz?
Diğer yandan tükenmişliğin tek nedeninin stresli bir çalışma ortamı ve artmış iş yükü ve sorumluluk olmadığı, kişinin dünya görüşünün, yaşam tarzınızın, sorunları ele alış biçiminin, kendinden, dünyadan ve gelecekten beklentilerinin ve en önemlisi ayrıntıcı, mükemmeliyetçi, kuralcı, kontrolcü olma gibi bir takım kişilik özelliklerinin bu sendromun ortaya çıkmasında önemli payı olduğuna inanılmaktadır.
Tükenmişlik Sendromunun Belirtileri Nelerdir?
Kronik hale gelmiş stres kişilerde, dikkat ve konsantrasyon zorluğu, karar vermede güçlük, olumsuz düşünmeye eğilim, devamlı endişelenme hali gibi bilişsel belirtilere yol açmaktadır. Bunun yanında keyifsizlik, mutsuzluk, sinirlilik, huzursuzluk, yalnızlık, çaresizlik gibi duygusal değişikliklere de neden olmaktadır.
Yorgunluk ve bitkinlik hissi, uyku iştah değişiklikleri, enerji kaybı, baş ve kas ağrıları, mide bağırsak şikayetleri, baş dönmesi ve sersemlik hissi, kalp çarpıntısı, nefes darlığı ve sık soğuk algınlığı geçirme gibi fiziksel sorunların yanı sıra insanlardan ve zevk verici aktivitelerden uzaklaşma, erteleme ve sorumluluktan kaçınma, alkol, sigara ve yatıştırıcı ilaçlar ile gevşemeye çalışma gibi davranışsal belirtiler de göstermektedir.
Tükenmişlik Sendromunun Zararları Nelerdir?
Tükenmişlik hali, kişi iyi bir performans gösterdiği halde bu çabasının karşılığında uygun bir ödül alamadığı veya takdir edilmediği, bunu da kabul edemediği durumlarda yaşanan, kendini aşırı yüklenmiş hissettiği, hizmet sunmaya yetecek duygusal enerjiyi bulamadığı duygusal tükenme halini içerir.
Tükenmişlikte kişinin hem kendisine hem de yaptığı işe duyarsızlaşması ve kayıtsızlığı belirginleşir. Her ne konuda hizmet sunuyor olursa olsun çevresindekilere ve hizmet verdiklerine karşı, bu kişilerin birer birey olduklarını dikkate almaksızın, duygudan yoksun biçimde tutum ve davranışlar sergilemesine yol açar. Ne kadar çabalarsa çabalasın hiçbir değişiklik yaratamayacağı, sistemi değiştiremeyeceği, işinde etkisiz ve başarısız olduğunu hissettiği bir durumdur.
Stres yok edilmez, yönetilir
Stres yönetilir ve enerjiye dönüştürülür. Bisiklet kullanmak gibi kişiyi hedefine götürür. Ama aşırı yüklendiğin zaman takla atar. Genellikle kişinin beklenti seviyesi yüksek ve kurumun da kişiden beklenti seviyesi yüksekse daha çok oluyor. Aile yapısı ve sosyal destek zayıfsa yine daha çok oluyor. Sadece Türkiye’de değil dünyada da yeni kuşak konformist bir kuşak.
Eski kuşaklar yokluk içinde olgunlaşıyorlardı. Strese küçük yaşta maruz kalıyorlardı ve o strese rağmen yokluk içinde hayatta kalmayı başarabiliyorlardı. Şimdiki kuşaklar varlık içinde olgunlaşıyorlar. Bu daha zor. Hep rahata, konfora alışmış bir kimse rahatlığı kaybolduğu zaman sanki hak ettiği bir şey elinden alınıyor gibi hissediyor. Böyle durumda kabullenemiyor. Duyarsızlaşma ve negatif davranışlar daha çok ortaya çıkıyor.
Dışa dönük olmak sendromu azaltıyor
Uyumsuz kişilerde daha çok tükenmişlik sendromu oluyor. Kapı eşiğiyle kavga eden insanlar var. Bir de kişi açık ve şeffaf değilse yaptığı işleri hile ile yapıyorsa, gittiği yerde güven alanı oluşturamıyorsa, iş yerinde kendini güvende hissetmiyorsa, devamlı kendisine çelme takılacağını düşünüyorsa orada da tükenmişlik çok oluyor. Korku duygusu hakim oluyor. Korkunun arttığı yerde güven azalıyor. Güvenin azaldığı yerde kaygı yükseliyor. Sonuç olarak da huzur kaçıyor.
Güvende hisseden kişinin motivasyonu artıyor
Güvende hissetmesi kişinin motivasyonunu artırıyor. İç kaynakları daha çok kullanılıyor. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde ısrarla açık, şeffaf ilişkinin ve ifade özgürlüğü üzerinde durulması, korku değil de özgüven üzerinde durulması tesadüfi değil. Korku ve baskı kültürlerinde pasif bir tükenmişlik vardır. Tembellik şeklinde yaşanır. Yüksek güven hissinin olduğu topluluklarda aykırı konuşma dışlanmaz. İnsanlar haksızlığa uğramayacağı ile ilgili daha çok güvende hissederler. Böyle toplumlarda çözüm üretmek daha kolay oluyor.
Mizah tükenmişliğe karşı çok iyi bir stratejidir
Günümüzde tükenmişliğin artma sebeplerden birisi de insanların devamlı göz önünde olmaları
“İnsanlar göz önünde oldukları için toplumda idealleri ve beklentileri yüksek oluyor. Konformist olma eğilimleri de fazla. Bir toplumda parmakla gösterilen olmak, hata yapmamak için devamlı tetikte olmayı gerektiriyor. Bu duygu tehlike oluşturduğu için insan kendini rahatlatamıyor. Sokağa çıkıp rahat dolaşamıyorlar. Ufak bir eleştiriye karşı birdenbire tükenmiş hissediyorlar.
Göz önünde bulunan, parmakla gösterilen kişi olduğu zaman o bireyin eleştiriye dayanıklılığının da olması gerekiyor. Yorgunluk, enerjisizlik, uykusuzluk gerçekten zor bir şey. İlginçtir ki mizah, tükenmişlik sendromuna karşı çok iyi bir stratejidir. Mizah dayanıklılığı artırıyor diyebiliriz.
Hangi Durumlarda Uzmana Danışmalı?
Tükenmişlik sendromu ve bununla ilişkili ortaya çıkabilecek depresyon, kaygı bozukluğu gibi ruhsal bozuklukları önleyebilmek için, stres yönetimi iyi yapılmalıdır. İş stresi bir çalışan sorunu değil bir organizasyon sorunudur.
Öncelikle sorun alanlarının net olarak tespit edilmesi, sorumluluk alanlarına ve görev tanımlarına açıklık getirilmesi, değiştirilebilecek ve değiştirilemeyecek faktörlerin saptanması, değiştirilebilecek faktörler için, planlama, destek alma gibi aktif baş etme mekanizmalarını kullanma stres yönetiminin temel basamaklarındandır. Bu basamakları uygulayamayıp, işlevselliği etkileyecek düzeyde stres ve tükenmişlik belirtileri yaşanmaya başlanabilir.
Böyle bir durumda kişinin bir psikiyatri uzmanına başvurarak, psikoterapi veya ilaç tedavilerinden faydalanılması uygun önerilmektedir.