"Morun Elli Tonu"
Bir ev kadını ilk defa bir kitap yazıyor ve bu kitap ülkemiz dâhil best seller oluyor. Bir yazar olarak bu durumu kıskanmadım desem yalan olur ancak ben dâhil en iyi erkek yazarları da bir araya getirseniz “Grinin Elli Tonu” yazarı Erika Leonard James gibi erotizm, sadizm ve aşk kokan üç serilik bir kitabı bir araya getiremeyiz. Belki diğer yazarlar hakkında peşin konuştum ama ben şahsen bu konuda en fazla on sayfa yazabilirim.
Bu haftaki yazımın başlığını "Morun Elli Tonu” olarak koymak istiyorum çünkü bu kitap biz erkekleri biraz morarttı. Nedenini irdelemeden önce kitabın ilişkiler üzerindeki somut bir etkisini gösteren bir olayı aktaralım.
Haber İngiltere’den bir boşanma davası. 41 yaşında ve bankacı olan bayanımız bu kitabı okuduktan sonra kendi ilişkisini irdeliyor ve seks hayatlarının oldukça sıradanlaştığını, kocasının sevgililer gününü bile hatırlamadığını, kendisine hiç iltifat etmediğini düşünerek kocası ile konuşmaya ve ilişkisini düzeltmeye karar veriyor. Kitaptan bazı sahneleri canlandırarak kocasını tetiklemek istiyor fakat okuduğu kitabın G.E.T. olduğunu anlayan kocamız 'Her şey senin o lanet kitabı okuman yüzünden,' diyerek çıkışıp, bağırıp çağırıyor. Bu da kadın için bardağı taşıran son damla oluyor ve soluğu mahkemede alıyor.
Şimdi geçelim biz erkeklerin morarmasının nedenlerine:
1-Biz erkekler kitabı baştan reddettik nereden mi biliyorum çünkü okuyucu kitlesinin çok büyük bir bölümü kadınlar ve genellikle de olgun kadınlar. Örneğin ben kitabı başından 10 sayfa, ortasından on sayfa ve sonundan on sayfa okuyarak tamamladım (Diğer iki kitaba dokunmadım bile). Kitabı beyaz dizi kitaplarına benzettim. Bu kitaplarda soft bir erotizm kullanılırdı. “Grinin Elli Tonu”nun tek farkı da sanırım sadizm ağırlıklı bir erotizmin içeriğe serpilmesi olmuş.
2-Biz erkeklerin hatası şurada sanırım, seksi ikiye ayırıyoruz. Birincisi, hayvani duygularla yapılan seks (hayat kadınları, metresler gibi duygu öğesinin zayıf olduğu), ikincisi sevgililerimiz, eşlerimizle yaptığımız seks. Birincide sonuca odaklı olduğumuzdan, belki en fazla birkaç kere, o da hızlı bir fantezi ile bu işi hallediyoruz. İkinci grupta ise belki ilişkinin başlarında biraz fantezi öğelerini kullanıyoruz ancak sonraki aylarda büyük bir nizam ve intizam içinde seks yapıyoruz. İşin içine birazcık fantezi girse, eşlerini ayıplayanları da gördüğümüz örneklerle çok sık karşılaşıyoruz. Bir de kadın annelik sıfatına eriştiyse, erkeğin bakışı daha da farklılaşıyor. Arkadaşlar, bu kitap gösteriyor ki yanlış yoldasınız, eşleriniz sizden fantezi bekliyor. Aslında sizlerde bu fantezilere açıksınız, karşılıklı zincirleri kırmamız gerekiyor.
3-Aslında ilk iki madde seks etrafında dolaştı ama bu kitap asıl şunu gösterdi: Romantizm kadınların literatüründen hiç çıkmayacak. Her şeyin başı bu! Sürprizler, sıcak sarılmalar, beraber kahvaltılar, özel günler, sosyal ortamlar, seyahatler, hediyeler... Kitabın sonu, bu durumu özetliyor. Bu kitabı bir erkek yazsaydı, kadın hayat kadını olup, kendini erkeklere satıyor biçiminde biterdi. Oysa iki çocuk ve evlilik şeklinde biten bir kitap ancak bir kadının kaleminden çıkar.
4- Bu kitabı okuyan erkek: “Hadi karıcığım gel seni bir kemerle bir döveyim, sonra kelepçeleriz birbirimizi” der genellikle. Ancak biz erkeklerin yaptığı yanlışlardan biri de budur. İlişki emek ister, partnerini iyi tanımak ve sınırlarına kadar gitmek ancak orayı aşmamak gerekir. Kadın da tabii erkeğini iyi tanımalıdır.
Sonuç olarak ben yine bu kitabı okumamayı tercih ediyorum. Bu kitabın bu kadar satmasının sebebini biz erkeklerin kadınlardan iyice uzaklaştığımızın bir kanıtı olarak görüyorum. Eğer biz onları mutlu etmeyi başarsaydık bu roman bu kadar satmazdı. Hadi hep beraber romantizm nedir, gerçek sevgili nasıl olunur bunu kadınlarımıza gönderelim. Yoksa bu işin sonu biz erkekler için kötü olacak.
Yazımı E.L. James gibi bitirmek istiyorum “beni okuduğunuz için çok çok çok teşekkürler.”