EDİTÖRÜN KALEMİNDEN

Oturduğun Yerden Eleştiri Yap, Oh Ne Ala...

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 12.12.2011

Sidikli Kasabası

Tiyatro izlemeyi çok severim… Hele müzikal olunca tadından yenmez benim için… Bu yıl hayranlıkla izlediğim iki müzikalden biridir “Sidikli Kasabası” (diğeri Kabare, meraklısına). İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oynanan oyun, kelimenin tam anlamıyla tam bir seyirlik…

İstanbul Devlet Tiyatrosu, tarihinde ilk kez kendi oyuncularının dışında, “Sidikli Kasabası”yla müzikalci bir grup gence kucak açmış. Bence çok da iyi yapmış. Oyuncularının hepsi şan eğitimli, çok sesli müzik yapabilen, dans edebilen, tiyatroya gönülden bağlı müzikalcibir gruptan oluşuyor. “Devlet tiyatroları” bizim için yeni bir okul oldu” diyengençlerin aslında Devlet Tiyatroları’nı ikna etmesi pek de kolay olmamış. Bir yıl süren görüşmeler, provalar sonunda müjdeli haber gelmiş…

2011-2012 sezonunda sahnelenecek Broadway müzikali Sidikli Kasabası hakkında biraz bilgi vermek istiyorum, nedenini sonra anlatacağım:

Tonny ödüllerinde “En iyi beste dalında” 2002 yılında ödüle layık görülen oyunun müziklerinin bestecisi Mark Hollmann. (Asıl adı The Antoinette Perry Awards for Excellence in Theatre olan Tony Ödülleri ABD’de verilen tiyatro ödülleridir.)


Oyun yine 2002 yılında Tonny Ödülleri’nde “En İyi Müzik ve En Metin” dalında ödüle layık görülmüş...

Oyunun Yazarı Greg Kotis, 2001’de Obie Ödülü’ne, (En iyi Müzikal, En İyi Şarkı Sözü, En İyi Koreografi dallarında) layık görülmüş…. (Obie Ödülleri ya da Off-Broadway Tiyatro Ödülleri, The Village Voice gazetesi tarafından New York'taki Off-Broadway tiyatro oyuncularına ve oyunlarına verilen ödüllerdendir.)

“Sidikli Kasabası” müzikalinde oyunun kahramanları, izleyicinin daha önce fark etmediği hiçbir soruna dikkat çekmiyor, hiçbir problemi çözmüyor aksine, oyunun yazarı Greg Kotis didaktik replikleri ve samimiyetsiz çözüm önerileriyle, izleyici boğan eserleri adeta alaya alıyor. Tabi bu ince çizgiyi görüp anlayabilene...

Genç yönetmen Oğuz Utku Güneş’in ve projenin sanat danışmanı Galip Erdal’ın düzeltmeleriyle son şeklini alan oyunun Türkçe uyarlamasını, müzikalin oyuncularından Barış Arman üstlenmiş… Gayet keyifli bir üslup kullanmış; sıkmadan, boğmadan, ağdalı sözlerden uzak, günlük konuşma dilinde...

Rejisinden oyunculuğuna, kostümünden sahne tasarımına kadar son derece keyifli bir müzikal olan “Sidikli Kasabası”nda dikkat çeken bir diğer isim oyun gücüyle, sesiyle ve koreografilerdeki başarısıyla Nebi Birgi idi… Haldun Dormen’in desteklediği gençlerden olan Birgi, bence gelecekte Türk tiyatrosunun önemli oyuncularından biri olacağa benziyor… Bunu bir kenara not edin, demiştim derim sonra...

Ben bunları niye mi yazıyorum?

Çünkü hayatımda tahammül edemediğim konulardan biridir haksız eleştiri. Hafta sonundaki baskısında,benim de köşe yazarlarından ötürü takip ettiğim gazetenin yazarlarından biri, köşesinde hemencecik orada alaşağı etmiş, tiyatro salonunutıklım tıkış dolduran, güzelim oyunu… Üstelik yazısının başında ‘Müzikalleri hiç sevmem” türünden beyhude sözler sarf ederek… İnsanın sevmediği bir şey hakkında eleştiri yapması ne denli objektif, tartışma konusu… Bu kadar kolay mı tiyatroya gönül vermiş gençlerin onca emeğini görmemezlikten gelip, oturduğun yerden aşağılamak merak ettim doğrusu…

Sidikli Kasabası

Geçtiğimiz günlerde Türk tiyatrosunun mihenk taşlarından Haldun Dormen ile yaptığım röportaj sırasında kendisi, tiyatroya gönül vermiş birçok gencin müzikal oyunlara karşı büyük isteği olduğunu söylemişti. Bu durum onu çok mutlu ediyordu,bunubüyük bir heyecanla anlatışından belliydi...Son zamanlarda bunun en güzel örneği "Sidikli Kasabası"nda sergileniyor.

Ben bir tiyatro sanatçısı değilim malum olduğu üzere, eleştirmen hiç ama hiç değilim, doğal olarak da fikirlerim hiçbir zaman akademik temellere dayanmaz… Fakat şu bir gerçek ki, o da zaten oyuncuların da gerçektenbiz izleyicilerin görüşlerini merak ediyor olmasıdır ve bir sonraki çalışmalarını da genellikle eleştirmenlerin görüşlerinegöre değil, biz izleyicilerinden aldıkları reaksiyona göre şekillendirdikleridir...

Oyunun ilk sahnesinden perde kapanana denk hiçbir bölümünde sıkılmadan, büyük bir keyifle ve beğeniyle izlediğim, müziklerine eşlik etmeye çalıştığım “Sidikli Kasabası” ile ilgili haksız eleştiriler silsilesi görmek beni üzdü açıkcası. Eleştiriyi sevmem demiyorum. Tabi ki hayatın her alanında gelişim ve değişim için şart olandır eleştiri ama içinde şuursuzca yapılan, bir aşağı çekme durumu varsa ben onu eleştiriden sayamıyorum, kimse kusura bakmasın…

Bence “seyircisini içine alamayan oyun” olarak nitelendirdiğin oyun, bir tek seni dışarıda bırakmışa benziyor sevgili genç köşe yazarı…

Konular :