Kendi Engellerimize Mi Yeniliyoruz?
Göz açıp kapayana dek geçiyor zaman. Yine birçokumutla, dileklekarşıladıkgelen yılı. Oysa 2011’in üzerine de az sorumluluk yüklememiştik… Kimilerini elinden geldiğince gerçekleştirdi, kimilerini zamana yaydı, bekletti, veto etti.Olsun yeni gelen tertemiz bir 365 gün için; yine, yeni umutlarımız var öyle değil mi?…
Dilekler tuttuğumuzda hiçbir şey yapmadan gerçekleşmesini beklemek balıkların kavağa çıkmasını beklemek kadar anlamsızdır… Pasif dilemek yerine aktif niyet edinin derim ben… Niyetinize ulaşmanın kolay olmayacağını bilseniz bile, pes etmeden gerçekleştirmenin yollarını aramanın doğru olduğuna inananlardanım çünkü…
Hedeflerin, dilekleringerçekleşebilmesi için;sabır ve pes etmemenin ne denli önemli olduğunu yaşayarak öğretiyor hayat insana. Tipik bir Koç burcu olarak, sabırsız ve aceleci yapımı öyle bir tersine çevirdim ki şimdi ben bile kendime inanamıyorum.
Hayatta değiştiremeyeceklerimiz olduğu kadar, değiştirebileceklerimiz de var elbette. Unutmayın, gerçekçi adımlarla yürünen yolun son durağı, mutluluk ve başarıdır. Akıntıya karşı kürek çekmek mi? Yoksa kendini akıntıya kaptırıp kaçan fırsatları seyre dalmak mı en doğrusu? Seçim sizin… Neyi yaşamak istiyorsanız onu seçin…
Geçmişteki hatalarımızdan ders çıkarta çıkarta yürümek en doğru olandır, bunu başarabilen için... Kimi zaman anlamaz sil baştan aynı hatalar üstünden bir kez daha geçmek zorunda kalabiliriz. Ve doğal olarak da nerede hata yaptığımızı sorgulamadan, düşünmeden ve bilemeden yaşar gideriz. Nedir hayatın bizden alıp veremediği sorusu, aslında bu nedenle içten içe kemirir durur bizi.Oysa uzakta sandığımız çoğu zaman gözümüzün önündedir ama o kadaryarattığımız engellerlemeşgülüzdür ki bunubir türlü fark edemeyiz...
Tabi ki ben bir Pollyanna değilim, Yaşam Koçuhiç değilim.Benim de tıpkı her insan gibihayal kırıklıklarım, olmasını çok isteğim olmayanlarımoldu. Ama gerçekçi, mantıklı, ayakları yere basan dileklerde bulunulduğunda ve bunun için de yeterli çaba gösterildiğinde, imkansızın aslında hiç de zor olmadığını görebilen şanslılardanım.
Bu aralar Facebookta sıkça dolaşan bir alıntıyı sizinle de paylaşmak istiyorum:
“Bir bilge, bir göletin başındayken susuzluktan kırılan bir köpeğin devamlı olarak gölete kadar gelip, tam su içecekken kaçması dikkatini çeker. Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki yansımasını görüp korkmakta ve suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer. O anda bilge düşünür: “Benim bundan öğrendiğim şu oldu, bir insanın istekleri ile arasındaki engel, çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır. Kendi içinde büyüttüğü engellerdir. İnsan bunu aşarsa, istediklerini elde edebilir.”
Kendi engellerimizi aştığımızda mutluluk kapımızı çalacaktır, buna eminim… Yok aslında birbirimizden farkımız, kendimizi mahkum ettiğimiz duyguların,düşüncelerintıpa tıp aynı olması bundandır.Uzakta sandığımız aslında yanıbaşımızdadır görmeyiz birçoğumuz. Gerçekleşmesini istediğimiz dileklerimizin başında ve sonuda hep mutluluk vardır aslında.Oysa mutluluk onu görebilen gözlerde:
Bir çocuğun gülümsemesinde…
Sıcak ekmek kokusunda…
Yeni güne sevdiklerinde uyandığında…
Bedenine uygun kotu bulduğunda…
Batan güneşi seyre daldığında,
Denizin maviliğinde,
Yeni doğan bebeğin müjdesinde,
Aynadaki yansımanı beğendiğinde…
Kilo verdiğinde,
Sevdiğinin masum bir öpücüğünde,
Kış güneşinin sıcaklığında…
Sevdiğinle başbaşa yemek yediğinde,
İçtiğin sıcacık bir sahlepte,
Dost muhabbetinde,
Bir şarkı sözünde saklıdır aslında…
Ne diyor Mazhar şarkısında: “Bugün var, yarın yokuz…” Günü, gün gibi yaşayalım, sıradan ve olağan günün en büyük ödül olduğunu anlayabilmemiz için, illa başımıza bir şeylerin gelmesine gerek yok öyle değil mi?
Dileklerimiz gerçekleşmesine set çeken kendi yarattığınız engelleri, bizden başka kimse yıkamaz… Bu yüzden umutlarımızı yeşertelim, bunun için çaba gösterilim ve kendimizi güneşlikentin, bulutlu insanı haline getirmeyelim ne olur.İyi düşünelim, iyi olsun…
Mutlu günler…