Hayallerinizin Peşinden Gidin…
Her sabah bilgisayarımın başına geçer geçmez ilk yaptığım iş, google analize bir göz atmak oluyor. Dile kolay, iki yıla yakın bir süredir emek verdiğimiz sitemizin sizlerden ne kadar ilgi gördüğünü en iyi bu şekilde öğreniyorum çünkü... Bir nevi reyting ölçüm cihazımız da bizim bu diyebilirim.
Sonuçlar, her sabah ayrı bir moral deposu oluyor bana. Her geçen gün artan takipçi sayımızla ve sizlerden gelen maillerle doğru yolda olduğumuzu ve benzerlerinden farklı olduğumuzu görüyorum. Hiçbir yerde reklamımızın olmamasına rağmen kulaktan kulağa deyim yerindeyse fısıltı gazetesiyle her geçen gün daha çok kişiye ulaşıyor olmak çok mutluluk verici…
İnsana sevdiği işi yapması kadar keyif veren, mutlu eden ve yaratıcı düşünmeye sevk eden bir durum var mıdır acaba? Daha önce iş hayatında yediği baskılardan dolayı yaratıcı düşünmeye kendini kapayan beynimde, şimdilerde bin bir yaratıcı fikir özgürce uçuşuyor adeta… Bu hızıma ekibim bile ulaşamıyor; yakında yapacağımız yenilikleri görünce siz de bana hak vereceksiniz ama biraz sabretmeniz gerekiyor…
Hikayenin başı…
Risk, hayatın her devresinde tabi göze almayı bilene…. Özel sektörü bırakıp insanın kendi işini kurmak istemesi riskli bir karardır aslında… Kızım 3 yaşına gelinceye kadar onu ben büyütmek istedim ve daha sonra ‘ hadi Cansu evde oturmak sana göre değil’ dedim başladım iş ilanlarına bir bir başvurmaya…
Bir de ne göreyim, hiçbir şey bıraktığım gibi değil. Hoş bıraktığımda da durum içler acısıydı ya neyse, daha iyiye gideceğine daha beter olduğunu tecrübe ederek öğrenmiş bulundum. Bir sürü, işin mahiyetiyle istedikleri tutmayan, neler yaptığınızla değil, ne kadar ücret istediğinizle ilgilenen firma yetkilileriyle görüştükten; birçok ‘biz sizi ararız’larla üzülüp ‘düşünmem lazım, size geri dönerim’ demenin mutluluğunu tattıktan sonra, harekete geçme zamanının geldiğini düşündüm…
Madem bu işler beni tatmin etmiyor, o zaman sen de kendi hayallerinin peşine takıl dedim kendi kendime…
İnsanız işte, kimi zaman ideallerimiz ve kimi zaman da başına buyruk olma isteğimiz ağır basıyor… Öyle ya da böyle herkesin içinde “kendi işini kurabilmek” hayali vardır aslında… İster doktor, ister avukat, ister marangoz, ister ev hanımı olun hiçfark etmiyor,kendi kanatlarımızla uçabilmektir çoğumuzun isteği; ha bir de şehir hayatından uzak, bahçe içinde mütevazı bir evdir hayallerimizi süsleyen o da ayrı bir yazının konusu:)
Kim İster?
Fikrinin, çalışmalarının, hatta kimi zaman saygınlığının; kişisel ego savaşlarının ortasında yok olup gittiği…
Yaptığı işleri başkasının sahiplendiği…
Genelde yöneticilerin ahkâm kestiği ya da aba altından sopa gösterip aslında açık açık fırça çektiği, çalışanların düşüncelerini özgürce söyleyemediği ve çoğu çalışanın da ayaklarının geri geri gittiği toplantılarda olmayı,
Tam elindeki işin ortasındayken, sürekli çalan telefon ve sıralanan iş istekleriyle karşılaşmayı…
Ve tüm işlerin de hepsinin aynı anda bitmesinin istendiği (şaka değil bizzat yaşadığım bir durumdur)
Yıl sonlarında sizin bütün yıl yaptığınız çalışmaları değil, o gününüzü zehir etmeye programlanmış sözüm ona “performans değerlendirme” toplantılarında çocuk gibi not almayı,
Aslında birçok işyerinde, gizliden gizliye büyüyen mevcut ve çoğu çözümsüz kalan mobbing olaylarını yaşandığı bir işyerinde çalışmayı…
Ben istemedim!
İyi ki de öyle yapmışım… Vermiş olduğunuz destek için çok teşekkür ederim. Artık fikirlerimin bir filin çimenleri ezmesi gibi ezildiği bir ortamda çalışmıyorum ve çok mutluyum…
Hayallerinizin peşinden gidin, buna cesaret edin; inanın kaybedeceğiniz tek şey, kararsız kaldığınız ve aynı yerde saydığınız şu andır…
Sevgiyle kalın,