ÖZEL RÖPORTAJLAR

“Türkiye’de Sizin Oyunculuk Gücünüzden Çok, Ne Kadar Popüler Olduğunuz

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 04.05.2011

Hayattaki duruşu ve sanatta var oluş şekliyle sevenlerinin takdirini her daim kazanmış sanatçılarımızdandır Levent Üzümcü. Yaşamdaki çizgisi belli olan insanlar vardır hani: “Bu kişi bunu yapar, bunu yapmaz; böyle düşünür, aksi beklenemez” diyebilecek kadar net konuşabilirsiniz ondan bahsederken. Çünkü bilirsiniz fikirleri de duruşu da tıpkı bardaktaki su gibi şeffaftır... Levent Üzümcü bence bu tarife en uygun kişi. Nerden geldiğinin, nerede olduğunun ve nereye gideceğinin bilincinde; son derece net, açık fikirli ve özünü özümsemiş biri…

Oyuncu adaylarına yol gösterirken bile seçtiği kelimelerle tevazuyu elden bırakmayan sevilen tiyatro sanatçısı, bu aralar TRT ekranlarında yayınlanan “Kayıp Aranıyor” dizisindeki Yakup karakteriyle karşımızda. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen “Tehlikeli İlişkiler” adlı oyununda da rol alan sanatçıyla, sezonun son oyunundan sonra keyifli bir röportaj yaptık.

Levent Üzümcü Tehlikeli İlişkiler
Levent Üzümcü Tehlikeli İlişkiler
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda sahnelenen, dönemin Fransız aristokrasisinin ciddi bir eleştirisi olan "Tehlikeli İlişkiler" adlı oyun, 15. Afife Jale Tiyatro Ödülleri'nde yılın "En Başarılı Prodüksiyon"u seçildi.

Tiyatroya olan aşkınız ne zaman başladı? Ailenizin bu seçiminizdeki etkisi ne oldu?

Lise son sınıftayken başladı. Ailem, hayatımda aldığım tüm kararlarımda bana daima destek olmuştur.

O dönemlerde ailelerin bu tür kararları onaylaması kolay olmasa gerek…

Biz İzmirli'yiz. İzmir’de sanata ve sanatçıya karşı çok fazla önyargı yoktur. Bazen sorarlar: “Hayattaki en büyük şansınız nedir?” diye… En baştaki, en büyük şansım öyle bir şehirde, gerçek demokrat bir ailede bulunmuş olmaktır derim. Sonuçta benim isteklerime son derece saygılı, açık fikirli ve aydın insanlardır. Her zaman söylerim: İzmir’de doğmuş olmak ve öyle bir ailede doğmuş olmak hayatımın en büyük şansıdır!

“Hiç kimseyi, çizmeye çalıştığı imaj penceresinden görmemek lazım!”

Tiyatroya başladığınız yıllarda kimleri kendinize örnek alıyordunuz?

Aslında bakarsanız, 18 yaşında ve İzmir’den dışarı pek çıkmamış bir genç olarak, o yıllarda tiyatrodaki bilgim ve kültürüm, İstanbul’daki, Ankara’daki diğer büyük şehirlerdeki tiyatrolara olan uzaklığımdan dolayı çok iyi değildi. Ama yıllarla birlikte, hem karakter olarak hem oyunculuk olarak birlikte çalışmaktan çok büyük keyif aldığım inanılmaz insanlar tanıdım. Bu konuda hiçbir isim veremem genellikle.

Bu tür soru sorulduğunda şunu söylerim hep: Umarım, benim çalıştığım ustalarla, güzel insanlarla, büyük oyuncularla yarın öbür gün oyuncu olmak isteyen arkadaşlarım çalışma fırsatını elde edebilirler. Bu, çünkü çok özel bir şeydir.

Ama şunu da söylemek istiyorum: Olur ha bizi ileride oyuncu olmak isteyen birileri okursa, hiç kimseyi gözlerinde büyütmemelerini isterim onlardan. Herkes çok önemli, dünya çapında aktörler olabilir; ama sonuçta insandırlar. Zaaflarıyla, istekleriyle, duygularıyla onlar da birer normal insandırlar aslında. Hiç kimseyi, hiç kimsenin çizmeye çalıştığı imaj penceresinden görmemek lazım.

Levent Üzümcü ve Ben

Değerli tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü'ye keyifli sohpeti için teşekkür ederiz.

Asla oynamam dediğiniz roller var mı?

Hayır, yok. Hiçbir zaman da olmadı. Yani sonuçta bir projeye ikna olduktan sonra, her türlü projenin içerisinde yer alırım. Tabi projenin yalnızca kadrosundan bahsetmiyorum. Ben kabul ettiğim projelerin bir de bu özelliğinden bahsediyorum. Zaten senaryoyu ve oyuncu castını kabul ediyorum ki evet işte ve diğerleri diyorum…

“Oyunculukta Alabi

ldiğine Sadeliğe Doğru Gidiliyor”

Sizce bir oyuncuyu oyuncu yapan özellikler nedir?

Samimi olması. Bir oyuncunun, hem hayatında hem sahne üzerinde samimi olması gerekir. Ben başka bir gerçeklik bilmiyorum. Tiyatroda geçmişte yanlış algılanan bir şey vardı: Sahtelik.

Abartılı oyunculuk gibi mi?

Evet olabilir, eğer onun adı o ise… Bir sahteliğin peşine çok takılıp gidildi eski aktörler zamanında… Ama şimdi benim gördüğüm ve anladığım kadarıyla böyle bir şey yok. Artık oyunculuk dört nala, dolu dizgin ilerliyor… Artık dünyadaki diğer örneklerinin daha ulaşılabilir olmasından dolayı, herkes diğer aktörlerin neler yaptığını görüyor. Ve bu yüzden oyunculukta alabildiğine sadeliğe doğru gidiyoruz.

"Bayanlar Baylar", "90-60-902 ve "Dünya Varmış"ta sizin Oyuncu Yönetmenliği yönünüzü tanıdık. Peki sinema filmi çekmeyi düşünüyor musunuz?

Var. Türk-Yunan ortak yapımı 2011 yılının sonunda çekilecek. Projede yalnızca oyuncu olarak yer alacağım. Artık oyuncu yönetmenliğini çok fazla yapmıyorum. Türkiye’de hiç böyle bir şeye ihtiyaç yok çünkü! Türkiye’de mankensen oyucusundur; şarkıcıysan oyuncusundur!..

Yetiştirdiğiniz kişiler var mı?

Var ama şimdi bu insanların isimleri zikretmemek gerekiyor. Ama eğitim verdiğim arkadaşlarım oldu.

“Zenginlik Kaynağının Kendini Toplumdan

Uzaklaştırmamak Olduğuna İnanırım.”

Hoca olarak gurur duyduklarınız oldu mu?

Elbette var. Ama şimdi çıkıp şunu, bunu çalıştırdım demek doğru gelmiyor bana.

“Değişen bir şey yok, gelişen bir şey var” diyorsunuz bir röportajınızda. Kendinizi nasıl geliştirirsiniz? Sizi zenginleştiren nedir?

Eskiden kitap okumaktan, sergilere giderek, tiyatroya ve sinemaya gitmekten beslenirdim. Ve bunlarla kendimi zenginleştirirdim. Esasında zenginlik kaynağının en önemlisinin, kendini toplumdan uzaklaştırmamak olduğuna inanırım. Bir tek o kaldı elimde.

Halktan kendimi uzaklaştırmam: Hâlâ toplu ulaşım araçlarına binen, akbili olan, halkla sürekli iç içe olan biriyim. Ama eski kitap okuma alışkanlığımın kalmadığını, sinemaya, tiyatroya gidemediğimi üzülerek söylemek isterim. Oralardan besleniyorum çünkü. Artık Levent Üzümcü’nün kendine ayıracağı çok fazla vakti yok maalesef…

Sizin gibi değerli oyuncularımızdan Bahtiyar Engin, Yıldıray Şahinler ve Kemal Kocatürk, gibi önemli sanatçılarımızla birlikte İstanbul Halk Tiyatrosu’nu kurduğunuz. Şu an neden kadrosunda değilsiniz?

Evet, ben kurucularından biriyim. Zamansızlıktan ayrılmak durumunda kaldım. Arkadaşlarıma: “Artık siz birlikte yürüyün, ben sizinle olamayacağım” dedim. Tabi ki tiyatrocunun kurucuları Yıldıray Şahinler ve Bahtiyar Engin olarak hale çalışmalarına devam ediyorlar.

Önceliğiniz hep tiyatro olduğundan mı sinemada fazla yer almıyorsunuz?

Hayır, ben çok seçiciyim. Projeye ikna olmamışsam kolay kolay kabul etmiyorum. Bir de zaten benim gibi aktörlere ihtiyaç yok! Çok büyük yapım şirketleri sinemadan para kazanmaya bakarlar. Türkiye’de sizin oyunculuk gücünüzün hiçbir önemi yoktur. Türkiye’de sizin ne kadar popüler olduğunuzun anlamı vardır; başka bir şeyin anlamı yoktur. Böyle bir zaman aralığına denk düştük, ne yapalım kader utansın!

Çocuklar duymasın gibi çok beğenilen bir dizinin yeniden ekranlarda olması akla, Türkiye’de adeta bir fenomen olan Avrupa Yakası’nın yeniden başlama olasılığının da gündemde olup olmadığını getiriyor. Böyle bir ihtimal var mı?

Olma ihtimalini zannetmiyorum. Avrupa Yakası’ndaki her bir karakter kendi çapında bir star oldu zaten. Bir daha aynı kadroyu bir araya toplayıp bir şey yapamazsınız. O öyle bir tat olarak kalacak insanların aklında. Her şey bir tarafa Gazanfer (Özcan) ağabeysiz olmuyor..

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda bu sezon oynamaya başladığınız "Tehlikeli ilişkiler" adlı oyun yeni sezonda da devam edecek mi?

Tabi ki repertuardan kalkmadığı sürece bütün oyunları görme ihtimaliniz var. Burası bir kurum tiyatrosu. Tehlikeli İlişkiler’in oynanması istenmezse kurum kaldırabilir. Oynanmasını isterlerse devam eder, buna bizler etki edemeyiz. Ama muhtemelen devam edecektir seneye.

“İyi İlişkiler Ailenin Tomurcuğudur”

Levent Üzümcünün Ailesi

Levent Üzümcü, eşi Aile ve Evlilik Terapisti Ebru Tuay Üzümcü, oğulları Ada ve Batu

Oğullarınız Ada ve Batu ile olan ilişkiniz nasıl? Baba olunca anladım dediğiniz bir durum oldu mu?

Aslında bakarsanız ben baba-oğul ilişkisini olabildiğince kendi penceremde iyi tutmaya çalışıyorum. Ama benim nasıl bir baba olduğumu soracağınız mercii onlar. Aynı bu biraz önce siz kimleri çalıştırdığınızdaki gibi bir durum aslında.

Bir kişi çıkar: “Beni Levent Üzümcü çalıştırdı" derse ben onu inkâr etmem; ama bana isim sorulduğunda ben de onu çalıştırdım demem. Etik olarak bunu doğru bulmuyorum çünkü.

Burada ise bambaşka bir şey var: Siz bana soruyorsunuz. Nasıl bir babasınız diye? Bunu bana değil asıl onlara sormanız lazım derim...

“Akıntıya karşı yüzerken kulaçlarınızı atarsınız ve hiçbir yere gelemezsiniz. Kulaçları atmaktaki tek hedefiniz durduğunuz yerde durabilmektir!.. Eğer bırakırsanız akıntı sizi alıp götürür… Ve eğer bir ilişki nedir diye bana sorarsanız, budur derim!”

Peki baba olunca anladığım dediğiniz bir şey oldu mu?

Yaşla da ilgili bir parça ilgili bu… Yaşadığım tüm olaylara karşı daha sabırlı biri oldum; zamanla fevri tepkiler vermekten uzak biri haline geldim…

Size bir röportajınızda “Evde genelde yemekleri kim yapar; siz mi, eşiniz mi? “ diye sorulmuş sizde: "Oğlumuz Ada'yı yaptığımız gibi, tam bir ortak çalışma oluyor!" demişsiniz. Esasında her evli çiftin ortak söylemi olmalı bu sözünüz; fakat günümüzde git gide artan mutsuz evlilikleri ve nihayetindeki boşanmaları görünce bunu söylemek pek de mümkün olmuyor. Sizce bir aileyi aile yapan değerler nelerdir? Aile yaşamında kadına ve erkeğe düşen görevler nelerdir?

Ben bir ilişkiden bahsetmek istiyorum. Çünkü iyi ilişkiler ailenin tomurcuğudur. İyi ilişkiyi sürdürebilmek için insanın yaşam çabası ve o ilişkiyi sürdürebilme çabasını devam ettirmesi gerekiyor. Tıpkı akıntıya karşı yüzmek gibi bir şeydir. Akıntıya karşı yüzerken kulaçlarınızı atarsınız ve hiçbir yere gelemezsiniz. Kulaçları atmaktaki tek hedefiniz durduğunuz yerde durabilmektir!..

Eğer bırakırsanız akıntı sizi alıp götürür… Ve eğer bir ilişki nedir diye bana sorarsanız, budur derim: Yani sürekli o ilişkiyi ya da yaşamı neyse sizin içinde bulunduğunuz durum, bunu sürdürmeye çalışmanız, inat etmeniz, sabır göstermeniz, emek sarf etmeniz gerekir… Başka türlü bir ilişkinin yürüyeceğini zannetmiyorum…

"Biz, doğru mesleği, yapılacak en doğru ülkede yapıyoruz!

Çünkü Türkiye’nin tiyatroya ihtiyacı var"

Hayattaki duruşunuz en iyi anlatan söz nedir?

Hiç düşünmedim bunu. Şunu söyleyeceğim size: Okula giderken bize hep şunu söylemişlerdi: Doğru mesleği yanlış ülkede yapıyoruz diye. Bu laftan çok etkilenmiştik biz tiyatroya yeni başladığımız yıllarda.

Ama yıllar geçtikçe şunu fark ediyorum ki “doğru mesleği yanlış ülkede yapıyoruz” lafı son derece yanlış bir laf. Biz, doğru mesleği, yapılacak en doğru ülkede yapıyoruz! Türkiye’nin tiyatroya ihtiyacı var. Tiyatroya ihtiyacı olan bir ülkede tiyatro yapıyoruz biz. Ve tiyatroyla ilgili, tiyatronun karşısındaki en büyük problem yine bizleriz. Tiyatroyu yapanlar... Onun için bir an önce bu laftan kurtulup doğru düzgün tiyatro yapmaya devam etmeliyiz.

Değerli tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü'ye hepimizaileyiz.com ailesi olarak teşekkür ederiz.

Röportaj: Cansu BULDU ÇAN

Dikkat: Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kopyalanamaz, hiçbir şekilde kullanılamaz.

Mayıs 2011

Konular :