ÖZEL RÖPORTAJLAR

"Beni Heyecanlandıran Her Projede Yer Alırım"

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 20.10.2011

Özge Borak New 1

Özge Borak Bir Günah Gibi New 4

Sanatçının Yeni Dizisi: "Bir Günah Gibi"

Özge Borak Doğum Günü Partisi New 3

Tiyatro Oyunu: "Doğum Günü Partisi"

Özge Borak Kabare Müzikalinde

Müzikal Oyun: "Kabare"

Kendisini daha çok televizyon ekranlarından tanımış olsak da aslında kulistedoğan bir sanatçıo.“Hayattaki en büyük zenginliğim” dediği ailesininbu mesleğe yönelmesindekirolü büyük hiç kuşkusuz.

“Annem Buket Borak Devlet Opera Balesi’nde balerin, babam Selçuk Borak koreograf, kardeşim Selim ve eşi de yine sahne sanatlarında. Bu yüzden benim farklı bir meslek dalı seçmem şaşırtıcı olurdu” diyen tiyatro sanatçısı Özge Borak “Sanata Dair Röportajlar” köşemizin konuğu oldu.

Henüz 8 yaşındayken Şehir Tiyatroları çocuk bölümünü kazanarak sanat hayatına adım adan güzel oyuncu, genlerinden gelen sanatçı ruhuyla girdiği her projede adından söz ettirmeyi başarıyor.

Son yıllarda güzelliğinin yanı sıra başarılı oyunculuğuyla da dikkatleri üzerine çeken Özge Borak, şu aralar “Bir Günah Gibi” adlı dönem dizisiyle televizyon ekranlarında olsa da, Şehir Tiyatrosu’nda “Doğum Günü Partisi” ve “Kabare” adlı iki ayrı oyunda rol alıyor.

Sanatçıyı yalnızca televizyon ekranlarında tanıyıp sevenlerin onu bir de tiyatro sahnesinde görmesini öneririm. “Kabare” müzikalindeki performansıyla ve görünümüyle seyircisini adeta büyülüyor; benden söylemesi.

Yeni dizinizden başlayalım. “Bir Günah Gibi” Dizisini neden kabul ettiniz? Sizi diziye çeken ne oldu?

Açıkçası daha önce de birbirinden farklı birçok kişi: 'Bir dönem filminde oynasan ne iyi olur; tipin çok uygun' diyordu; ben de 'Hiç bilemiyorum nasıl olur ki?..' diyordum. O ana kadar hiç bu tür bir teklif gelmemişti çünkü. Yeni gelen projenin dönem dizisi olduğunu duyunca bir anda olur dedim sonra da hemen öyle karar vermemem gerektiğini düşünerek önce bir senaryoyu okuyayım dedim.Senaryoyu gerçekten çok beğendim, çok başarılı bir ekip kaleme almış. Tabi bir de kimsenin görmediği arka kadroda çok iyi bir ekip var; keza oyuncu kadrosu da öyle. Ekipteki herkes işin ciddiyetinin bilincinde hareket ediyor veyaptıkları işe büyük emek veriyor. Benim için dönem dizisi oluşu, diğer bölümlerin de en az ilk bölüm kadar başarılı oluşu -hatta daha da iyiye gidişi- bu işi kabul etmemde en büyük etken oldu diyebilirim.

Setteki arkadaşlarınızla uyumunuz nasıl? En iyi anlaştığınız oyuncular kimler?

Ben Hande’yle (Soral) çok yakın arkadaşım. Beraber tatillere dahi gidiyoruz. Serkan (Altunorak) ve Burak’la (Hakkı) da çok kısa sürede iyi arkadaş olduk.

Özge Borak Ben

Yapmacıklıktan uzak, alabildiğine doğal ve son derece samimi sohbeti için Özge Borak'a çok teşekkür ederim.

“Bir Günah Gibi"de fedakâr bir ablayı, "Doğum Günü Partisi" adlı tiyatro oyununda kaybedenlerin arasında hayallerini kaybeden genç bir kızı, "Kabare" müzikalindeyse alabildiğine işveli bir dansçıyı canlandırıyorsunuz. Mevzuu oyunculuk olunca bir sanatçı farklı karakterleri, zıt kişilikleri eş zamanlı olarak oynayabiliyor, sizin gibi. Sizce oyunculuk bu anlamda bir rehabilitasyon mu?

Birbirinden farklı karakterleri oynamak beni mutlu ediyor; o bir gerçek. Şu an oynadığımı iki tiyatro oyununda ve dizide birbirinden bambaşka karakterlere bürünüyorum.

Özellikle mi tercih ettiniz yoksa böyle mi denk geldi projeler?

Tercihim genelde bu yönde. Çünkü insan bu şekilde kendini biraz da olsa geliştirebilmek için bir şeyler yapıyor. Ve genel tercihim budur hayatta.

Sanat yaşamanızla ile ilgili büyüklerinizin size verdiği en önemlitavsiye nedir?

Belki klişe gelebilir ama gerçekten disiplin çok önemli benim için. Küçüklüğümden beri kişisel hayatımda da iş hayatımda da buna çok dikkat ederim. Askeri bir disiplinden bahsetmiyorum tabiî ki ama böyle bir iş yapıyorsanız eğer gerçekten doğru bir disipline sahip olmanız lazım. İlk kendimi biliyorum dediğim andan beri annem ve babam Devlet Opera ve Balesi’nde olduklarından kendilerindeki o disiplini bana da aşıladılar. Sabah derslerine beni de götürürlerdi hep. Oradaki insanların işlerine göstermiş oldukları disiplini görürdüm.Herkes jilet gibi, tam saatinde -hatta kimi zaman saatinden de önce- orada olurdu. Ve herkes yapması gerekenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. Bunları görerek büyüdüğüm için benim de en dikkat ettiğim husus bu oldu. Bu işte de sanıyorum ki disiplin en gerekli şey.

Sinema filmi olarak nasıl filmlerle, nasıl bir karakterle izleyicinin karşısına çıkmayı istersiniz?

Sinemada her şeyi oynayabilirim; yeter ki senaryoyu okurken heyecandan elim titresin, diğer sayfaya geçmek için sabırsızlanayım. Bu tür bir rol, isterse erkek isterse bir deli olsun oynamamı istedikleri ne olursa olsun karakter hiç fark etmez hemen oynarım. Yeter ki beni düşündükleri iş beni çok heyecanlandırsın.

Tipinizi hiç değiştirmiyorsunuz. Mesela rol gereği saçınızı kestirmeniz gerekse ne yaparsınız? Bu gibi değişikliklere açık mısınız?

Ben inandığım her şeyi yaparım. Projeye gerçekten çok inanmam lazım. Oynayacağım rol için o saçın kesilmesi gerekiyorsa kesilir o zaman.

Günümüz tiyatro izleyicisini değerlendirmenizi istesem…

Tiyatro maalesef ki eskiden çok daha güzelmiş. Eskiden insanlar tiyatroya gelirken sanki o gün bir gala gecesine gelirmiş gibi büyük bir özenle hazırlanırlarmış; en güzel kıyafetlerini giyerlermiş. O zamanlar insanlar gösteriş için değil saygıdan dolayı güzel giyinirlermiş. O saygının olduğu dönemde tiyatro yapmayı çok isterdim; bu bir gerçek var. Fakat şu anki yaptığım işten de çok memnunum. Yine dünyaya gelsem yine aynı işi yapardım; bunu tüm samimiyetle söylüyorum.

Bazı oyunlar özellikle müzikli ve müzikal oyunlar seyirciyi zaten çekiyor. Burada da benim şöyle bir tezim var. Ne kadarı doğru ne kadarı değil bilemiyorum ama benim kendi fikrim bu: İnsanlar tiyatroya gülmek için gidiyor; televizyon karşısına ağlamak için oturuyor. Aslında gülmeyi seven bir toplumuz ama herhalde rahat ağlayamıyoruz bu yüzden evlerinde televizyon karşında ağlamak izleyiciyi rahatlatıyor. Ya da kendi halimize şükretmeyi seviyoruz tv dramları izlerken belki.

Tiyatroda da klasik eserler sergilendiği zaman müzikal oyunlara göre daha az seyirci oluyor. Bu konuda seyircinin bir ayrımı var, bu bir gerçek.

Özge Borak New 2

“Eleştiri beni kamçılayan bir şey”

Eleştirilere açık mısınızdır?

Eleştiriyi hep kötü olarak düşünüyor insanlar; oysa iyisi de kötüsü de var. Eleştiri kesinlikle beni tamamen kamçılayan bir şeydir; çok iyi geliyor bana. Çünkü ne yapmamam gerektiğini öğrenmenin, doğru yolayönelmenin en iyi yoludur bu.Kendi yolumu çizmem için iyi ya da kötü her türlü eleştiriyi duymakisterim.

Son dönemde birbirinden yetenekli genç oyuncular çıktı; sizin gibi. Kendi kuşağınızdan en çok beğendiğiniz oyunculardan kimler var? Birlikte oynamayı çokistediğiniz oyuncularkimler?

Var tabi. Melisa Sözen’i çok severim. Hiçbir projede şu ana kadar bir araya gelmedik ama bir yerde karşılaştık ortak arkadaşımızın düğününde, orda bir sarıldık birbirimize sanki yıllardır arkadaşmışız gibi bir muhabbet, bir muhabbet elektriğimiz tuttu. Melisa’yı çok başarılı buluyorum zaten; tarzını, duruşunu, kibarlığını çok beğeniyorum. O mesela oynamak istediğim arkadaşlarımdan biri olabilir. Onun dışında Sumru Yavrucuk’la oynamayı çok isterdim. Şu anda hepsinin ismi aklıma gelmiyor ama izlediğimde beğendiğim ve beraber oynamak istediğim çok isim var tabi olmaz mı.

Kabul etmeyip geri çevirdiğiniz daha sonra da çok beğenilen projelerin ardından hiç keşke dediğiniz oldu mu?

Çok başarılı bulduğum diziler, içinde çok başarılı bulduğum oyuncu arkadaşlarımın olduğu diziler var. Ama eğer o projeyi reddettiysem o anki ruh halim meselatatil yapmak istiyordur ve reddetmişimdir bunun için de hiç pişman olmam gerçekten. Arkadaşlarım başarılı olmuştur, yolları açık olsun derim sonuna kadar. Gıpta edebilirim ama verdiğim karardan mutluyumdur, memnunumdur. O anda ben tatil yapmak istiyorumdur çünkü. Eğer tatil yapmak yerine o işe başlarsam mutsuz olurum çünkü ben. Başarılı olan arkadaşlarımı arar mutlaka tebrik ederim.

En son hangi sinema filmini izlediniz?

Sinemaya gitmek için çıkmamıştık yola; öylesine geziyorduk bu bahsettiğim iki kız arkadaşlarımla. Yine en sevdiğim plan, plansız plandan! (gülüyor) Sohbet ettik, gezdik, kahve de içtik ne yapalım diye düşünürken hadi sinemaya gidelim dedik. O andasinemada “Kötü Öğretmen” adlı klasik bir Amerikan filmi vardı. Çok tavsiye etmiyorum ama öyle eğlencelik bir filmdi. Ama Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu” filmini görmeyi çok istiyorum; merak ettiğim bir film.

Projesinde yer almak ister miydiniz?

Nuri Bilge Ceylan’la çalışmayı kim istemez ki… Tabi ki çok isterim.

Ekranlarda gördüğümüzden çok daha genç,zayıfve güzelsiniz. Sizi canlı canlı görmesem ekrandaki halinizle bir hayli iri, orta yaşa yakın biri olduğunuzu düşünürdüm, her seyirci gibi. Benim gibi düşünenler çoğunlukta sanırım.

Kesinlikle katılıyorum. Evet, yaş olarak daha büyük göstermekten, daha çirkin görünmekten ziyade, benim en üzüldüğüm şey ekranda kalın, iri ve kilolu görünmem.

Hem oyun gücünüzle, hem güzelliğinizle insanları kendinize hayran bırakan sanatçılarımızdansınız. Kendinize uyguladığınız özel bir bakım var mı?

Asla makyajımı temizlemeden yatmam. Gerek cildimiz için gerekse sağlığım için sigarayı azaltmak bu konuda yaptığım en ciddi hareket diyebilirim. Yüzümde sadece rimel bile olsa mutlaka silerim. Gece uyumadan önceyüzüme ve göz çevreme mutlaka kremlerimi sürerim. Saçlarım için, içinde badem yağı gibi birkaç karışımın olduğu bakım serumlarından kullanıyorum; gerçekten çok faydalı. Saçı besleyen kreatin saç diplerinde oluyor ama saçın uçlarına doğru azalıyor, bu tür serumlar saç uçlarını besliyor. İşim gereği saçlarım çok işlemden geçiyor örneğin peruk takıyorsunuz, bu nedenle saç dipleriniz havasız kalıyor. Saçlarıma bu tür ufak tefek bakımlar yapıyorum.

Pul koleksiyonunuz varmış ve Fenerbahçeliymişsiniz. Pul koleksiyonuna olan ilginiz ne zaman başladı? Tuttuğunuz takımın maçlarına gider misiniz?

Bu ara çok yoğun olduğum için ilgilenemiyorum ama pul koleksiyonum yeni bir şey değil, çok uzun yıllardır var. Hatta ben sigortalı değildim onlar sigortalıydı.Babam sayesinde edindiğim bir hobidir bu. Bizim ailede bir koleksiyonerlik var. Büyük şeyler değil belki ama ufak tefek de olsa böyle koleksiyonlar yapıyoruz. Babamın da pul koleksiyonu var; filatelistis ikimiz de. Bunun dışında maaile Fenerbahçeliyiz ortak özelliğimiz. Maçlara gidiyordum fakat şu aralarçok yoğun olduğum için gidemiyorum. Bir boş vaktime gelse çok isterim gitmeyi; büyük deşarj, adrenalin çünkü.

En kararsız kaldığınız anlarda, hayatınızda önemli bir karar verme arifesindeyken kim ya da kimlerden fikir alırsınız?

Kendi kararlarımıtek başına alırım diye bir şey yok hayatta zaten. Mutlaka hatalarımız oluyordur. Çok arkadaşım var ama iki tane çok yakın dostum var: Gökçe Boyacı ve Ezgi Dumdak. O ikisi beni ayakta tutan insanlardır. Onlar bana, ben onlara her zaman destek oluruz.

Kendinizi hangi konuda çok zengin hissediyor, en çok neler için şükrediyorsunuz?

Gerçekten çok şahane bir aileye sahibim. Çok şükrediyorum böylesine güzel mesleklere sahip, bir bütün olmayı başarabilmiş, beni doğru yönlendiren gerçekten süper bir aileye sahibim. Herkese böyle bir aileye diliyorum.

Kolay aşık olan biri misiniz?

Benim için aşk her yerde. Şöyle ki bu söz aslında Yıldız Kenter’in sözü. Hatta biroyununun da adıdır: “Hep Aşk Vardı” diye. Yıldız Kenter’in kendi yazdığı, yönettiği, kendi hayatını anlatan kızını, kendisini ve annesini oynadığıbir oyundur. Ve hakikaten insan o oyunu izledikten sonra 'Hep aşk vardı' diyesi geliyor her şeye. Yani sevdiğiniz bir yiyeceğe bile bir aşk duyabilirsiniz. O da aşkın değişik boyutu belki ama o da bir aşktır.

Nelerden vazgeçebilirsiniz? Aşk içinödün verir misiniz?

İnsan çizgisinin tuttuğu kişiyle bir şekilde bir ortak yol buluyor. Bazen -her zaman olmamakla birlikte- karşılıklı tavizler verilebilir, verilmelidir de. Başka bir türlü ortak bir yol bulunamaz çünkü.

Sıradanlaştığı bir zamanda, neredeyse önemsizleştiği bir zamanda siz aşka nasıl bir anlam yüklüyorsunuz?

Günlük hayatta bile herkes aşkım lafını kullanır oldu. Bu kadar basite alınmalı. Kâğıt mendile döndü gibi bir şey oldu aşklar. Artık herkes kolaylıkla buruşturup atabiliyor yaşadığı aşkı. Aşkın bu kadar kolay bir şey olmadığına inanıyorum; tabi eğergerçekten gerçek bir aşktan bahsediyorsak.Aşkın özellikle de sevgininbüyük ağırlığı olan birduygu olduğunu inanıyorum.

Hayatta en çok şuna dikkat ederim dediğiniz bir şey var mı?

Saygı benim için son derece önemlidir. Kimse kimseyi sevmek zorunda değildir ama saygı göstermek zorundasın. Buna çok inanırım ve uygularım.

Ne tür müzik dinlemekten hoşlanırsınız?

Hemen hemen her türlü müziği dinlerim. Yunan müziklerini, bazı Türk pop şarkıları, yabancı rock şarkıları severim; skalası geniştir müzik tercihimin.

İstanbul’un nelerinden vazgeçemezsiniz?

İstanbul’daki trafiği görünce bazen vazgeçesim geliyor ama fakat her şeye rağmen çok güzel bir şehir. Ben burada doğdum büyüdüm. Taşı toprağı altın derler ya İstanbul için. belki o kadar değil ama çok güzel ve özel bir şehir. Boğazın kenarında oturup şöyle bir denize baktığınız zaman her şey bitiyor zaten.

İstanbul dışına çıktığınızda çok çabuk özler misiniz?

Buraya dönmek demek benim için çalışmaya başlamak demek olduğundan öyle bir özlem içine giremiyorum maalesef. Ama eğer biraz uzun kalırsam İstanbul dışındakesin özlerim. Ya da deniz olmadığı bir yerdeysem kesin çok özlerim.

Hayata karşı çok mu pozitifsiniz ve bunu sağlamak için neler yapıyorsunuz? “Keşke”leriniz var mıdır?

Daha önceleri çok fazla içime kapanıktım; çok ketumdum. Kimseye hiçbir şey söylemez, her şeyi kendi içimde yaşar, bitirirdim. İçimde onu ya çözerdim ya da çözemezdim. Kendi kendime çırpınırdım; artık o kadar değilim. Olmamanın da daha iyi olduğunu inanıyorum artık. Bu söylediğim iki dostumla her şeyi paylaşırım.

Keşkelerim elbette ki herkes gibi var ama pozitif olmayı tercih ediyorum her zaman. Bunun bir tercih meselesi olduğuna inanıyorum çoğu zaman. Bazen dış etkenler sizi negatifleştirebilir ama tercih ederseniz pozitif olunabilir; buna inanarak yaşıyorum. Elimden geldiği kadar da uygulamaya çalışıyorum. Tabi ki her gün güller dağıtmıyorum; benim de keşkelerim oluyor. Kimi zaman basit keşkeler bile insanın canını sıkabiliyor. Keşke bu ayakkabıyı giymeseydim bile diyebilir canını sıkabilir. Olabildiğince az keşke demeye çalışıp iyi yönlerini görmeye çalışıyorum yaşadıklarımın. Başka türlü yaşayamayız çünkü hayat çok kısa.

Günlük yaşamınızda neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz? Yoğun bir şekilde çalışmanıza rağmen, “şuna mutlaka zaman ayırırım ya da yaratırım” dediğiniz bir şey var mı?

Şu arada yapamadığım ve çok istediğim şey çok basit belki ama maalesef yapamıyorum; o da sosyalleşmek. Çok seviyorum ama iş yoğunluğundan vakit ayıramıyorum buna. Arkadaşlarla dışarı çıkalım bir nefes alalım, bir kahve içelim sohbet edelim hatta bu aralar biri sormuştu sizi en mutlu eden şey nedir diye arkadaşlarımla bir kafede kahve içmek dedim yani. O anda beni bu o kadar mutlu ediyor ki beni. Çünkü bir rutine giriyorsunuz tamamen monotonlaşıyorsunuz: Ev– tiyatro-prova-set derken uyku bile lüks hale gelebiliyor. Ben en azından bu durumdayım şu ara. Doğal olarak sosyalleşmek, o minicik buluşmalar bile beni tamamen değiştirebiliyor hemen. Aslında olması gereken bir şey, sıradanlaşması gereken bu durum bende lüks haline geldiği için o benim kaçamağım oluyor.

Değerli tiyatro sanatçısı Özge Borak'a hepimizaileyiz.com ailesi olarak teşekkür ederiz.

Ekim 2011

Fotoğraflar: Tempo dergisi

Röportaj: Cansu BULDU ÇAN

Dikkat: Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kopyalanamaz, hiçbir şekilde kullanılamaz.

Konular :