ÖZEL RÖPORTAJLAR

Alışveriş Bağımlısı Mısınız?

Hepimiz Aileyiz Kurumsal Icon hepimizaileyiz.com.tr
Yayın : 06.06.2011

Alışveriş Bağımlısı Mısınız?

Siz de Alışverişkolik Misiniz

Psikaytri Uzmanı Dr. Barış Önen Ünsalver ile

yeni çıkan kitabı "Alışverişkolik" üzerine keyifli bir söyleşi yaptık.

Alışveriş yapmak birçok kadınının en büyük keyiflerinden biridir. İhtiyacımız olsun olmasın, canımız sıkıldığında, hoşumuza gittiğinde, ‘aa bu da olsun ben de’ diyerek birçok şeyi satın almak için kendimize sebepler yaratır dururuz.

Hatta bazen ipin ucunu kaçırıp lüzumlu lüzumsuz birçok şeyi gardırobumuza doldurduğumuz da olmuştur...

Son yıllarda neden alışverişe bu kadar bağımlı hale geldik? Sürekli tüketimin adeta pompalandığı bir zamanda bizi alışverişe bu kadar tutkun hale getiren psikolojik nedenler neler? Bütçemizi yoran, içimizdeki bu alışverişkoliklik canavarını nasıl dizginleyebiliriz? Tüm bu soruların cevapları Psikiyatri Uzmanı Dr. Barış Önen Ünsalver'in yeni çıkardığı "Alışverişkoliklik" adlı kitabında yer alıyor. Dr. Ünsalver ile alışveriş bağımlılığı üzerine konuştuk.

Günümüzde tüketim çılgınlığı, sizin de kitabınızda belirttiğiniz gibi, artık bir gerçeğimiz haline geldi. İnsanları sürekli alışveriş yapmaya yönelten psikolojik nedenleri nasıl açıklayabilirsiniz?

Bizler sosyal varlıklarız ve diğer insanlarla bir arada oldukça kendimizi huzurlu, güvenli, mutlu ya da güçlü hissediyoruz. Toplumun dışında kalmak ya da dışarıda hissetmek güvensizlik, korku, kaygı ya da mutsuzluk doğurabiliyor. Doğduğumuz andan itibaren de bu bizim hayatta kalabilmemiz için en önemli bilgilerden birisi.

Toplumun bir parçası olmaya devam edebilmek için kültür ve egemen olan güçlerin bize sunduğu araçlara değer veriyoruz. Batı ya da doğu tüm toplumlarda insanlardan beklenen tüketmesi. Birşeyler satın almak onaylanan bir davranış.

Dolayısıyla temel olarak hepimizi alışverişe iten ve alışverişi sıradanlaştıran tüketim toplumunun bize sundukları. Tabii bizi hayvanlardan ayıran analiz ve yorum becerimiz. Başka bir deyişle insanlar kendilerinden beklenen davranışları her zaman sergilemeyebiliyorlar. Yani bizden beklenen her tüketme talebini her zaman karşılamıyoruz.

  • Ama alışveriş yapmanın alkol ya da kumar oynamaktan farklı olarak kabul gören bir davranış olduğunu temel bir motivatör olarak akılda tutmak lazım.
  • Yalnız kalmaktan korkuyorsanız topluma uyum sağlayabilmek için alışveriş yapabilirsiniz.
  • Hayatta hep başarmaya odaklıysanız başarısız hissettiğiniz anlarda yaşadığınız kırıklığı onarmak için pahalı bir saat alabilirsiniz.
  • Öfkenizi ifade etmenin sağlıklı yollarını bulamıyor ve kendi öfkenizden korkuyorsanız öfkenizi ifade etmenin bir aracı olabilir alışveriş.
  • Eşi tarafından duygusal ihmale uğrayan kadının eşinin kredi kartıyla yapacağı alışverişten daha iyi bir öfke ifadesi olmayabilir.
  • Hayatın hiçbir alanında kendinizi kontrolde hissetmiyorsanız kendinizi kumandada hissettiğiniz tek yer olan alışverişmerkezi daha da çok tüketmenizi sağlayabilir.
  • Kendiniz değersiz, yalnız, önemsiz hissediyorsanız mağazadaki satış elemanlarıyla kurulan ilişki kendinize olan güveninizi onarabilir.

Alışveriş merkezlerinin neredeyse her semtte var olması, tüketicilerin hızlı karar almasını sağlamak amacıyla mağazalarda tempolu müzik eşliğinde satışların yapılıyor olması; bitmeyen indirim üzerine indirim kampanyaları da bu durumun oluşmasına bir etken midir?

Elbette alışveriş yapmanız ne kadar kolaylaştırılır ise alışveriş sorununun gelişimi de o kadar çabuk olur. İnsan kendisine en kısa yoldan haz verip en az zarar göreceği şeylerin peşindedir. Kredi kartları ve taksitlendirme alışveriş yapmanın olumsuz sonucu olan para kaybetmeyi insanların yaşamasını engeller. Başka bir deyişle kredi kartı sayesinde para ödeme cezasından kurtulduğunuzu yanılsamasına kapılırsınız.

Sizi bu konuda kitap yazmaya iten nedenler neler? Danışanlarınızın ne kadarı bu sorundan müzdarip bir halde size geliyorlar? Bununla ilgili istatistiki bir bilgi var mı?

Muayenelerim sırasında depresyon ya da kaygı bozukluğu şikayetiyle gelen danışanlarımın hatırı sayılır bir kısmının görüşmenin bir noktasında alışveriş yapmaktan bahsettiğini farketmeye başladım.

Alışveriş yapmak bazen sıkıntıyla başa çıkmanın bazen ise hayattan ne derecede keyif alamadıklarını anlatmak için verilen bir örnek oluyordu. Bazıları ise birkaç görüşme sonra güvende hissetmeye başlayınca bu gizlerini bana açıyorlardı.

Elbette kendimi de gözlediğim için – ben de fazla alışverişe meğilli olduğumdan- biraz da seçici dinlemiş olabilirim. Kendi pratiğimde danışanlarımın belki yarısında alışveriş konuşmuşluğumuz var.

Kitabımı yazmaya başladıktan sonra ben de muayenelerimde daha detaylı sormaya başladım bu konuları. Biliyorsunuz bazı konular sorulmazsa hiç bilinmeyebilir. Alışveriş takıntı ya da bağımlılık haline gelmiş danışanlarımın oranı ise tüm danışanlarımın %10 civarını oluşturuyor diyebilirimç

İçimizdeki bitip tükenmeyen alışverişkolikliği nasıl dizginleyebiliriz?

Büyümek dürtüleri hemen doyurmamak, arzularımızı öteleyebilmek anlamına gelir. Eğer erişkin bedeninde yaşayan çocuklarsanız öncelikle belki bir psikoterapi süreciyle büyümeyi gerçekleştirmek gerekebilir. Öte yandan bazıları hayatın birçok alanında erişkin gibi davranırken alışveriş söz konusu olduğundan çocuklaşıyorsa çözüm daha kolay olacaktır.

Öncelikle alışverişin olumsuz sonuçlarını görmek gerekir, sonra alışverişin kişide hangi psikolojik ihtiyaçları karşıladığını görmek lazım. Olumsuz sonuçları görmek zaten bizi bir nebze kısıtlar. Diğer yandan psikolojik ihtiyaçlar bireysel çaba ya da psikolojik destekle aşılabilir. Kitabımda alışveriş dürtüsünün dizginlenebilmesinde kullanılabilecek birçok pratik örneğe yer vermeye çalıştım.

Tüketimin hayatın her alanında olduğunu görebiliyoruz esassında; başta ilişkiler olmak üzere… Bir Psikaytri Uzmanı olarak yaşamın her alanındaki tüketim durumumuzu nasıl açıklayabilirsiniz? (Sevdikçe veya sevildikçe bile bir türlü mutlu olmayı bilemeyen, hep daha fazlasını isteyen; satın aldıkça tatmin olamayan vb. durumları kast ediyorum.)

Önceki soruda biraz bundan bahsettim aslında. Bazı kişiler erişkin bedenindeki çocuklar olarak yaşamaya devam ediyor. Tıpkı bir çocuk gibi hayatta hep her istedikleri anında olsun herkes sırf onları sevsin istiyorlar. İstekleri olmayınca ise çocuk gibi huzursuzlanıyorlar.

Hep arzuları doyurulmuş, hayal kırıklığı yaşamamış, engelsiz bir hayatı olmuş kişiler zorluklar karşısında dağıldıkları gibi, tükettikleriyle de mutlu olamıyorlar. Çünkü tatmin ve mutluluk duygusu harcanan çaba sonucu yaşanır.

Hayat bu kişiler için sıradanlaşıyor, heyecan duyamıyorlar ve bolca can sıkıntısı yaşıyorlar. Bu olumsuz duyguları öteleyebilmek için de daha fazla tüketmeye uğraşıyorlar ama zamanla bu da yetmiyor.

Benmerkezci kişilik yapıları bunun en iyi örneğidir. Dünya savaşlarının etkilerinin kaybolması ve kaynaklara ulaşmanın kolaylaşmasıyla toplumlar benmerkezcileşiyor.

Değerli açıklamalarıyla bizleri aydınlatan Psikiyatri Uzmanı Dr. Barış Önen Ünsalver'e hepimizaileyiz.com ailesi olarak teşekkür ederiz.

Haziran 2011
Röportaj: Cansu BULDU ÇAN

Dikkat: Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kopyalanamaz, hiçbir şekilde kullanılamaz.

Konular :